http://rapidshare.com/files/203706419/darren_hayes__insatiable__2002_4-22_vh1_clear.mp3.htmlThere are no words
There's only truth
Breathe in Breathe out
http://rapidshare.com/files/203706419/darren_hayes__insatiable__2002_4-22_vh1_clear.mp3.html

pharrell williams son yılların en fazla kafası çalışan müzik işçisi.Bu elemanla ilgili ileride bir yazı yazacağım fırsat olursa. Aslında müzik koçluğu hakkında yazmayı düşündüğüm ilginç bir yazı ile meze şeklinde sunabilirim.Neden olmasın.
http://www.myspace.com/littlelostdavid
"i was born with the wrong sign in the wrong house"
It's Blitz! is the third full-length album by New York indie rock band Yeah Yeah Yeahs. It will be released on April 13, 2009, with a single - 'Zero' - released on April 6, 2009.
Bazı gruplar kendilerine takılan sıfatlardan pek hoşlanmazlar.Aksine tüm müzik yazarlarıda birilerini birileri ile karşılaştırmayı maharet bilirler. Bu kıyas ya da benzerlikler sevdiğimiz sanatçıları bulmada kolaylıkta sağlar ama bu genelde benzeyenin benzetilen tarafından silinmesine yol açar-açmıştır-açacaktır. The Devastations bu duruma örnek olarak işlenebilecek bir grup. Nick Cave -Tindersticks ve diğer damar müzik yapan grup kişilerle ortak paydası yok değil. Ki onlarla sahne almışlıkları-yemişlikleri-içmişlikleri var.Katranı kaynatsan olurmu şeker cinsi batasıca cinsine çeker demişler.Belkide bu benzetmelerin verdiği baskı onları daha sonra daha elektronik bir müziğe yöneltti.Farkı daha iyi anlamanız için iki albümdende birer şarkı iliştirdim. Ama sonuç pek değişmiyor.İyi müzik pek değişmez değil mi?
Pete Doherty-Last Of The English Roses
Sevgilisi ile dövüştükten sonra sevişen bir kadının sesinin içine giriyoruz.Yaşı henüz 23.İki basamaklı sayıların en mühimlerinden.Son derece özensiz bir yatak odasına giriyoruz sonra.Şarkılar içimizde kızaran kırmızı gece lambaları gibi.Her şey öze sadık kalmış.Bunda ses mühendisi Steve Albini'nin parmağıda var.Ayak parmakları dahil.
Neşet Ertaş'ı bir kere dinledikten sonra nasıl şarkı yazabilirsin konulu bir şarkı sanki bu.En azından ben Neşet dinlerken araya bir attırıyorum bunlardanda.Belki araya Nouvelle Vague(mesela don't go).The Strokes üyeleri 4koldan farklı işler yapsada bana en içten bu geldi.Bossa Nova yapmadıklarını düşünüyorum ayrıca.Evet, Little Joy'dan "with strangers" gelsin...
Akılda kalıcı bir şarkının en önemli şartı yapıldığı zamanın dışında kullanılan müzikal tekniklerdir.Bize hoş gelen şarkıların böyle bir yanı vardır.Bir yanıyla tanıdık bir yanıyla yabancı izlenimini güzel yaratırlar.Mesela herkes 2008de U2 olmaya çalıştıysa siz Elvis olmaya çalışın.Herkes overdrive tonlar kullanıyorsa siz abudik gubidik ama sizi iyi anlatan tonlar kullanın.Bu hiç şaşmayan ve her zaman tutan bir tekniktir.En azından ben böyle düşünüyorum.Ve belkide en önemlisi neyi-nerede-ne zaman yaptığınızı bilmeniz sanırım.Edwyn Collins ağa beyimiz bu şarkı ile bize ders veriyor. Fuzz gitar nasıl kullanılır,bir şarkıya bir film karesi nasıl yapıştırılır gibi...Güzel şarkılardan ve güzel kadınlardan öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki!
Brett karmaşadan ve gürültüden o kadar sıkılmış olmalı ki "Wilderness" ile oda müziği yapmak istediğini bize göstermiş oldu."Hit" olmayan ama "Hiç"te fena olmayan bir albümdü 2008de çıkan "Wilderness". Sizlere albümde akustik versiyonu bulunan parçanın "Pleasure" versiyonunu sunmak istiyorum. Sabahlara kadar sigara içmek için bir nedeniniz olsun.
Stil ikonu olduğu kadar Gay ikonu olan Grace Jones kaldığı yerden konuşmaya devam ediyor.Çok ilginç bir çalışma olmasada 2008'in tadı tuzu yerinde çalışması "Hurricane" en az tüm gayler kadar benide sevindirdi diyebilirim. Ne kadar sıradışı görünsede, zaman zaman anadan doğma süzülsede "I'm Crying (Mother's Tears)" bile albümün nasıl bir olgunluk dolgusu olduğunu gösteriyor. Grace Jones'dan sunset sunrise siz klavyesi başındaki tüm vampirlere gelsin.
90lar çok güzeldi.Bakkaldan bir şey yürütmenin,atari salonuna gitmenin,sırt çantasına bir şeyler atıp arkadaşlarla bisiklet sürmenin, sevdiklerimize radyodan güzel sözler biriktirmenin,karışık kaset yapmanın, ekmek karnesinin, leblebi tozunun, patlayan sakızın,sulugözün,altın paradan çikolataların ve cinonun, Kurt cobain tişörtlerinin, komşu kızlarının, yırtık botların, balkonda uyumanın, yıldızları seyretmenin,..
Şimdi neredeyse hiç biri yok be dostum. Yalnız değilsin.
Bu şarkı 90larda kaybettiğimiz her şeye gelsin. Soul Aslyum'dan Runaway Train...
Franz Ferdinand'ı pek sevdiğimi söyleyemem. Bunun nedeni sanırım çıktıkları dönemle alakalı. Evet, "take me out" 2000ler için önemli bir kırılma parçasıdır.Ama sonradan aslında dans rock için çok bir şey katmadıklarını anlamak uzun sürmüyor. Hele ki yeni çıkan albümleri.İlk albümden sonra sürekli düşen bir ivme. Tek şarkılık bir grup olduğunu düşünmüyorum.Sende öyle düşünme okuyucu. Ama geçen The Cure 'un "Hot Hot Hot!" ını dinlerken onlarında "Take me out" u yazarken bolca bu şarkıyı dinlediğini düşünüyorum. Franz Ferdinan dinlemiyorum çünkü sıkıyor beni okuyucu. Şimdi ne mi dinliyorum. Şu an mı? "Siouxsie and the Banshees" den "Spellbound" dinliyorum. Onlarla dans ediyorum ama Franzla edemiyorum düşün artık sen!
Sen beni tanımazsın okuyucu. Sende tanımazsın blog.Bazen ben bile kendimi tanımıyorum. Tanımlanmaya ihtiyacımın olduğunu düşünmeyen bir tamlamayım.Evet,zincirleme!Evet, belirtisiz!Evet,takısız! Epey uzun zamandır kimseye pek ilgi duymayan biriydim. Öyle ağzımı açık bırakan bir kız olmamıştır hayatımda.Hele ki bunu ELDE ETMELİYİM diye hiç dememişimdir Allah şahit. Kimisi ile mahallede ki sütçüden süt alırken kimisi ile bir marketin süt reyonunda karşılaşmışımdır. Kimisi ile kitap arasında kimisi ile tavan arasında. Sudan olmasada Sütten sebeplerden hep. Yoksa aşkı düşlerde yaşamayı severim zaten. Nede olsa uzadıkça kısalmayan tek şey düşler(mi).
2008de sürekli sizlerle paylaşmak isteyip sonra müstehcen bulduğum bir şarkıydı "Midnite".Fazla erotik bulduğumdan mı yoksa Prince soundunun verdiği hissiyattan mıdır bilinmez! Prince'i özledim ben! Üstteki resimdeki duygusal terminatör Supa Nova Slom.Boğaöldüren bir duruşu olduğuna aldanmayın.Yumuşak ses ona ait.İlk gördüğümde Max cavalera'nın zencisi dedim ben buna. Sahne performansı gerçekten sağlam deyyuzun.Bu şarkıyı fazla dinlemeyin.Çok pis bağımlılık yapıyor.
Dünyadaki en iyi erkek vokallerden biri olmasının dışında kimilerinin deyimi ile ibneliği ile nam salmış kamyoncu dostu George Michael kim ne derse desin bam telini titretmeyi başaran enderlerden.Şarkıları kendi kadar olmasada buram buram aşk kokuyor.Seks demiyorum sayın okuyucu. Evet, sana diyorum mastürbatör.Sanada diyorum Darwin.VE sanada...
İspanyol usulü arpejlerin ve mükemmel klavye tonlarının(özellikle solo kısmı) müthiş keyif verdiği bir şarkıydı "neighbourhood". Klibinde de klasik ingiliz espri anlayışından izler vardır.
Bazı adamların neler dinlediği çok basit bir şekilde anlaşılır.Mesela Brandon Flowers'ın The Cure olsun Depeche Mode olsun Duran Duran olsun Bruce Springsteen olsun dinlediği her halinden belli oluyordu. Amma velakin "Oingo Boingo" dinlediğini duyduğumda şaşırdım.Buradan kendisine "Stay"i armağan ediyorum.
