28 Temmuz 2009 Salı

SONRADAN GÖRME GAVURDAN DÖNME-Türkiye’de ki popüler müziğin Avrupai bir aksan ile söylenme çabası-

Çok uzun zamandır kaleme almak istediğim bir konu olan “Türkiye’de ki popüler müziğin Avrupai bir aksan ile söylenme çabası” izlenimimi bir türlü kâğıda sirayet ettiremeyince hafiften bellek zoru ile yazmaya koyuldum. Zor olan ne yazacağım değil yazma eyleminin bizatihi kendisiydi. Sonunda yarım yamalak bile olsa bu konuya öz bakımından anlam ve önem arz eden yazıyı sizlere sunmaya karar verdim. Tecellinin tesiri ile de epey örnek içeren bu yazıyı iftiharla sunarım.
Öncelikle “Türkiye’de ki popüler müziğin Avrupai bir aksan ile söylenme çabası” diye altını çizeceğim şeyin aslında bir yanlış anlama ya da yanlış yorumlama gibi tezahürlere denk geldiğini belirtmek lazım. Nasıl ki Cumhuriyetle birlikte “batılı olmak” algısını hiçbir zaman tam anlamlandıramayıp, içini ve geri planını dolduramadığımız gibi “batıdan öğrenilen” şeylerin çoğunun “taklidin taklidi” olma bedbahtlığından kurtulamadığımız gerçeği bir ton örnekle gözümüzün önüne serilebilir. Biz buna Türkiye’de popüler müzik ne zaman Avrupai olmaya devşirildi penceresinden bakarsak sanırım bu ta 1964’lere kadar uzanır. Evet, sene 1964 ve radyolarda bir adam hafif naif hafif defolu bir aksan ile “her yerde kar var” diyor. İşte o adam “Adamo”. Aslında o zaman samimi diye nitelenebilecek bu esinti Türk popüler müziğin “hafif batı müziği” olmaktan ziyade hafif meşrep bir hale gelişinin önlenmez bir sinyali de sayılabilirdi. Tabii bunu sadece bir örneğe bağlayıp genellemek yanlış olur. Dönemin neredeyse tüm popüler şarkıları her ne kadar batı taklidi olsa da aslına uygun yapılma çizgisinden de pek çıkmıyordu. 60ların sonu 70lerin başında Erkin Koray gibi saykodelik müzisyenler dünya ile eş zamanlı (hatta belki biraz evvelden) hem bizden hem farklı sesler üretselerde, 70lerin ortalarında batılı müziğin etkisi iyice tavan yapmasına karşın suya-sabuna dokunmayan “hey gitarcı kardeş neşeli bir şeyler çal” tandanslı şarkılar dönemin filmleri ile desteklenerek kendine yer buluyordu. Füsun Önal’ın 1975 tarihli “Alo ben Füsun Önal” bunlardan sadece biriydi. Ki bu albümde bulunan “Küçük Dünya” adlı şarkı Cem Adrian gibi müzisyenlerin aslında bilinçaltlarında kimlerin olduğu konusunda fikir bile verebilecek niteliğindeydi. Hatta biraz ileri gidip 2008’in en iyi albümlerinden biri olan MGMT’nin “oracular spectacular” albümünü özetleyen “Time To Pretend” Füsun Önal’ın “Dünya Benim Oldu” şarkısı ile ton ve altyapısal olarak benzer dinamiklere sahip olması zamanında işin hakkını verdiğimizi bile gösterebilir. 80lere geldiğimizde dünya ile paralel gitmek bir yana epey geride kalışımız bu zaman diliminde müzik tarihinin en iyi şarkılarının yazılması ile de açıklanabilirdi. Bence 80lerde kendini demleyen Türk popüler müziği 90larda en iyi zamanlarını ve üretimlerini yaşadı denebilir. Bu Türk rock müziğinin ortama çeşitlilik katması ile farklı bir açıdan da okunabilir. Hatta Sezen Aksu, Hakan Peker, Erol Köse (Dr. Erol bey)gibi isimlerin rock müziğin bu ani yükselişinden kıllanıp 90ları pop müziğin tekeline aldıkları bile söylenebilir. Bu zamanlarda Rafet El roman gibi dönemin parlak defolu aksanlarının yanı sıra gurbetçi müzisyenlerin ülkede ki baskınlığını da hafiften sezmiş olduk. Buna “Cemali” ufak bir örnek sayılabilir. Zamanın önemli gruplarından olan “Duran Duran” dan etkilenmiş gibi duran Fatih Erdemci’de bu sınıfa girip kısa sürede çıkabilir. Böyle bir çok isim sayılabilir. Ki Rock müzik anlamında 90larda en önemli grup Kargo sayılabilir ki kimi zaman U2 kimi zaman Depeche Mode durumları ve yabancı rock vokalleri aratmayarak ulayan Koray dönem içinde farklı bir figür olarak incelenebilir. Şahsi fikrim hem 70 hem 80lerde hemde 90larda çok önemli bir müzisyen olan Barış Manço’nun fazla göz ardı edilmesi sayılabilir. Dünya Popüler müziğinde Michael Jackson nasıl bir figürse Türkiye için Barış Manço o kadar önemlidir. Ki bence dünyaca bir bestecidir. Ama onun yolundan ilerleyen pek olmamıştır. “Af” gibi afallayan grupları saymazsak.90larda Ümit Sayın gibi daha Arabi sesler ve besteciler piyasada olsa da çok çabuk silindiler. Netice de Tarkan gibi bir pop yıldızı dönemi neredeyse tek başına diri tutmaya başardı. Tabii bunda “Kış Güneşi” gibi şarkılar yazan Yıldız Tilbe’nin de payı vardı. Ama konumuz Avrupai aksan ile şarkı söyleme olunca popüler müzik tarihinden biraz uzaklaşmak lazım. Rober Hatemo gibi metroseksüel kimlikler çok çok müziğin içine işlemeye başlayınca popüler Türk müziği üstü minare altı kerhane görünümüne cuk oturmaya başladı. Çünkü şarkı alt yapılarında udlar,kemanlar,kabakkemaniler ve Türk sazlıları varken görüntü ve söyleme biçimi hafif kayıktı. Buna ülkece çok çabuk alıştık. Ki ülkemizde her daim popüler olan arabesk müzik bile kendi içinde bu değişimden ve başkalaşımdan payını çoktan almıştı. Türkü söyleyen Anadolu çocukları o gür kaşlarını aldırmaya başlayıp şekillerinde tahribat ve feminenlik içermeye hız verince olayın cılkı iyice çıktı. Lazı rap yapmaya, sazı süs olarak kullanmaya başlayanlar çoğaldı. 2000lerde İsmail Yk. Gibi gurbetçilerin neo arabesk pop denemeleri popüler müzikte tam bir kırılmaya sebep oldu. Artık müzik içerik ve biçim bakımından bir mesaj vermeli hatta slogan haline gelmeliydi. Bu neudiği belirsiz bu müzik Hakan Kurşun gibi kafası çalışan gurbetçilerle hakkı verilmeye çalışılsa da (özellikle Kütle Albümü) vokalin o fazla Avrupa görmüş salaş hali çoğu kişiye bir o kadar itici ve iğreti gelmeye başladı. Hatta çoğu onu tanımadı ve bilmedi bile. Kadıköy Sound denilebilecek bir çok grup bu hengamede kayıp gitti. Belki bu dönemin en akıllı icadı olan “Duman” grubu kendince mantıklı temellere sahip bir başka kırılma noktası sayılabilir. Ama rock müziğin iyice arabeskleşip kısırlaşmasına da katkıda bulundukları da söylenebilir. Ki Kaan da bir gurbetçi sayılabilir. Aslında birçok grup ve müzisyeni atlayarak anlatmaya çalıştığım bu listeye birçok kişi eklenebilir. Burak Kut’tan Mustafa Sandal’a kadar gider bu. Başa dönüp İlhan İremleri bile eklemek farz olabilir. Aralara Athena bile eklenebilir. Ama Avrupai aksan meselesinin özünde ki yorumlama hatasının popüler müziği nasıl bir çıkmaza soktuğu gerçektir. Bunu son dönemde Hadise ve Atiye gibi diğer gurbetçi pop şarkıcılarında ve Zakkum,Suitcase gibi Türk rock müzik gruplarında da görebiliriz. Aslında şu gerçek Türk popüler müzik tarihinden çıkarılabilecek hoş bir neticedir. Avrupai aksan Türk pop müzik şarkıcılarına ve sektörüne yaramış gibi görünse de Türk Rock müziğinin halktan kopmasına kendi tekil ama Avrupai yalnızlığına katkıda bulunmuştur. Bu yüzden gurbetçi olmasına karşın pop müzik ile uğraşan insanların Türkiye’de destek bulma çabası içine girmiş ve dünyada iplenmeyeceği ve ilerleyemeyeceği için önünü görme çabasına piyasa asılmıştır. Ki Türk rock müziği ile uğraşanlarında bu Avrupa sevdasından ya vazgeçmeleri ya da “Duman” da ki mantık ile bir anlatım biçimi geliştirmeleri şarttır. Yoksa her yeriniz Rock olsa bile Popüler müziğimiz ne yazık ki Düm Tek Tek. Büyük bir değişim olmasa da zamanla farklı kırılma noktalarını olacağını ve Türk popüler müziğinin gelişeceğini umut ediyoruz.