30 Kasım 2008 Pazar

28 Kasım 2008 Cuma

Perry Blake-Stop breathing

Başucu şarkıları derim bazı şarkılara ben. Ama bu şarkı benim için şarkıların ucunda bir yerde.Düştü düşecek bir yerde. Nedense her düşüşümde yeri bile ıskalarken bu şarkıyı dinliyorum ben.


In my life something was wrong
In her arms I could be light

Like the breeze that blew the man across
The sea to take a love away

Life become laughter and sun
I was having too much fun

Like the breeze that blew the man across
The sea to take a love away
Stop breathing stop breathing
Stop breathing stop breathing

I was having too much fun

Like the breeze that blew the man across
The sea to take a love away
not:genelde sözlerini iliştirdiğim şarkıları mp3 olarak vermezken garip bir şekilde bunu buraya koyuveriyorken buldum kendimi.
Bir doğum günü hediyesinin üzerine iliştirilmiş nazik bir not haleti ruhiyesiyle...

Black Rebel Motorcycle Club-The Effects of 333-Semi Devil

Black Rebel Motorcycle Club sevdiğim saydığım bir gruptur. Bir dönem "Howl" albümüne iyi takmıştım. Her gece çıktığımda yanımda oluyorlardı kesin. Grup resimde sırıtan şahsiyet olan "nick" e kapıyı göstermiş ne yazık ki. Elemanın gruptan ayrılmasından hemen sonra elde birikenler albüme dönüşmüş. Ama enstrumantal bir albüme. İlkin bende garipsemedim değil. Black Rebel Motorcycle Club bize diğer albüme kadar avantaj veriyor. "And With This Comes" umarım beni gelecek albümleri için doğru yönlendiriyordur.Çünkü gidişat Nine Inch Nails+kısmi Velvet underground ve seksi folk üçlüsünün bir karışımına götürüyor. Hadi bakalım hayırlısı.Hep birlikte göreceğiz.

27 Kasım 2008 Perşembe

White Lies-Beyaz yalanlarla karanlık şarkılar yazılmaz

Glasvegas'ın ön grubu olarak bir hayli hayran kazanmış gibi gözüken çiçeği burnunda Post punk grubu diye lanse edilip dahada yetmezmiş gibi bir Joy Division bir Echo & the Bunnymen ile kıyaslanan "White Lies" Death gibi to lose my life gibi şarkıları ile gelecek vaad ediyor ama fazla uçmayada gerek olmadığını bize hatırlatıyor. Öyle her önüne gelen Post punk varisi olsaydı İan mezardan çıkar tekrar kendini asardı!


not:Glasvegas'ın ön grubu olunca fotoğraflarda da mı benzerlik olması gerekiyor be canım!

Ben Onono-Native Stranger- 10da 10a ramak kala

Birde akustik versiyonunu dinleyin myspace'den.
"He also worked with Futureshock and complied the song "On My Mind" with them. He has also provided vocals for a different version of "On My Mind" with Rui Da Silva in 2008."
2008de çıkan güzelliklerden biride Native Stranger albümü.Ben Onono yeni bir Marvin Gaye değil belki ama çok iyi bir vokal ve bestekar. İyi bir şarkı yazarı olduğunuda "Day Of Days" ile kanıtlıyor bence.Hatta bu şarkıda eski Cat stevens yeni Yusuf İslam'a dair bir tat bile verebiliyor vokal olarak. "Big Blue Moon" ile yelpazeyi genişleten bu ingiliz müzisyen "Marvin's Groove" ile kiminle kıyaslanmak istediğini belgeliyor."Caramel" ile orkestrasyon böyle yapılır düzenleme böyle olur dedirtiyor. Top 50 yapmama ramak kaldığı şu günlerde herkesin dinlemesine salık vereceğim bir albüm. Ben Onono 10 üstünden 10a teğet geçiyor.

Amadou and Mariam - Welcome to Mali- Yerellerin Genellere Yaptığı Nanik


Root music denen mevzuu iyice aldı başını gidiyor. Çok popüler olmasada müzik magazin dergilerinin favorisi yerel müzik grupları ya da müzisyenleri üzerinde denilebilir.Hatta uzun zamandır "indie" kavramının üzerindeki gözler;indienin boktanboyama hale gelmesi ile root music tarafına kaydı.İyide oldu.Tabii hem müzik dergileri hem insanlarda sıkıldı plastik starlardan.Şimdi yeni starlar Amadou and Mariam. Yine MALİ-li bir grup."Sabali" adlı şarkıyı duyunca klasik yerel grup algılarından sıyrılıyorsunuz. Bu durumu Beirut'un balkanlara gitmesede oraların müziğini çok iyi hissetmiş olmasına benzetiyorum. Bu albümde hiç boş yok.Ama ben "Je Te Kiffe" ye bayıldım resmen. Ritmler-bas yürüyüşleri-vokal partisyonlarının iç içe geçişi. Gerçekten çok güzel bir albüm. Top 50 listemde ilk 10da olacağı kesin.2008

Terakaft-Akh Issudar- Gerilla Blues

Yılın en ilginç yapımlarından ve kayıtlarından biri ile karşınızdayım. Mali-li grup "Terakaft" yöreselliğinden hiç bir şey kaybetmezken blues-reggae-akustik hatta deneysel bileşenleri kökleri ile kavrıyor. Belki bu yıl hiç bir Top 50'de isimleri geçmeyecek ama benim listemde kesinlikle olacaklar.
Terakaft - Akh Issudar (2008)

24 Kasım 2008 Pazartesi

Tom Waits-"lullaby"-ölü doğmuş çocuklara ninniler

Uyumadım sayın blogum sende biliyorsun. Sabaha kadar ninniler dinledik beraber biliyorsun.
Sonra fark ettik ki Tom Waits "lullaby" ile Queen of the Stone Age albümlerinden birinde bulunan "this lullaby" ne kadarda yakın tınlıyor birbirine.Onuda muhtemelen Tom Waits'e göre daha az sigara içen biri gibi tınlayan "Mark Lanegan" söylüyor ya.Onada saygıda kusur etmeyiz lakin.İki şarkı yanyana kardeşçe kahve içiyor ve uyumaya direniyor.
Tom Waits-"lullaby"
Sun is red; moon is cracked
Daddy's never coming back
Nothing's ever yours to keep
Close your eyes, go to sleep
If I die before you wake
Don't you cry don't you weep

Nothing's ever as it seems
Climb the ladder to your dreams
If I die before you wake
Don't you cry; don't you weep
Nothing's ever yours to keep
Close your eyes; go to sleep
not1:resimde sağdaki Tom waits soldaki iggy pop
not2:bir ara hatırlatında lullaby isimli şarkılar kuşağı yapalım...
not3:Böyle sözlerden sonra insan uyurmu be Tom amca

Gang Gang Dance-Big Beat Zikir

Şimdi elektronik müzikten çok haz etmediğimi söylesemde pek inanmayın buna. Daha doğrusu elektronik elementlerin cazip kullanılmasından zevk alıyorum.Yani şimdi kristal kaleleri dinlemem pek ama the crystal method dinlemişliğimiz vardır. Mesela Dub step ve Big Beat yapanlara özellikle klasik müziği elektronik alt yapı ve drum-bas ile renklendiren müzisyenlere hayranım. Bunların içinde 2008de en çok dinlediğim big beat işi "Gang Gang Dance" ın "Saint Dymphna" albümü. Özellikle "House Jam"i ve remixini dinlemenizi tavsiye ederim.Ya da "nicoman". Depeche mode tadı bile alıyorum.Yani new wave esintileri vs... Mia bile aklıma geliyor yer yer. Daha ne isteyeyim. Muhtemelen 2008 en iyi 50 listemde yer alacak. BİG BEAT sevenlere elektronik altyapı ve canlı hissiyat isteyenlere birebir.

not:şu maske olayı yeniden moda oldu bu arada.

The White Birch-Beyaz Huş Ağacında Sallanan Düşler

Uyku müziği diye bir tabir vardır. Bu genelde uykuya dalmadan önce dinlenilebilirliği olan müzikler için söylenir. Naif-yumuşak ve sakin müziklerdir bunlar genelde. Aslında uyumadan önce dinlenmesi kendi için bir çelişkidir. Nasıl ki rüya bir uyanıklık hali ise uykudan önceki müzik uyanma müziğidir. Başka kapıları aralamak için transa geçmek için olduğumuz yerden ayrılmak için... The White Birch işte böyle bir müzik ile uykuları kaçırırken bize masallar anlatıyor. Evet,uyuyamayanlaramasallar. Bir başka blog bu grup için "like Mark Kozelek putting Sigur Rós to sleep, equally paranoid and gentle. Like fire..." gibi bir açılım getirmiş. Aslında kendileri Lo-fi etkisi seyreltilmiş "Bill Callahan" yani Smog hissiyatı ile şarkı yapıyorlar. Güzel olan tüm tanımların altında ve içinde naif müzisyenlere referans olan şeyler olması. Bu yüzden ister uyumadan önce koyun sayın ister kalp atışlarınızı sayın ne sayarsanız sayın. En önemlisi bu grubu adamdan sayın.

not: Grubun ismi olan Huş ağacı Türklerin eski dinlerinden olan toteizmin sembolüdür.

The White Birch - Star Is Just the Sun (2002)

Lindsey Buckingham-Özlemeyi Özlemek

Fleetwood Mac gitar müziği yapanlar için güzel şeyleri bizde sundu ve tarihte ki yerini çoktan aldı. Grubun has adamı Lindsey Buckingham abimiz ise megastar gitaristliğinin yanında çok haysiyetli şarkılar yazmaya devam ediyor. Mesela 2008 tarihli "Gift Of Screws" albümünü dinlerken ki özellikle "Did you miss me" yi onla beraber tekrarlamaya çalışırken film şeritleri havada uçuşmaya başlıyor. Sizde dinleyince kendinizi amerikan filmlerinden bir sahneye konduracaksınız.Yağmurun altında sokakları arşınlayı sevdiklerinizi düşüneceksiniz kim bilir. Sonra bir küçük bir kahve salonu. Küçük kurabiyelerle gelen kahve! Hayaller-hayaller-hayal kırıkları...

Lindsey Buckingham - Gift Of Screws-2008

And Also the Trees-Karanlıkta Koşarak Kaybolanlar


Burayı az çok takip eden herkes benim dinlediğim tarzların tınılarını hissediyordur sanırım.Post punk,gotik,akustik,surf,folk,blues ağırlıklı dinliyorum desem pek yalan olmaz. Mesela "crystal castle" gibi grupları pek dinlemem hatta iplemem. Müzik tarihi zaten kimi nereye koyacağını az çok biliyor. Eğer bir grubun ya da müzisyenin hedefi kalbe yuva yapmaksa ve şarkıları ruhtan besleniyorsa er geç istediğine ulaşıyor. Mesela "Joy Division" ın hala unutulmamasının en büyük sebeplerinden biri budur. "İan" cümlelerini tavan arasına bırakıp kendini asmasaydıda mutlaka hatırlanırdı. Ama bazı müzikler için sonucu görebilmek çok zor değil. Müziğin ağırlığı cismin ağırlığının önüne geçince bedenin yaşayıp yaşamaması pekte önemli bir ayrıntı değil onlar için sanırım.
And Also the Trees'de ruhunu karanlıktan alan bir grup. İpin ucu 1979lara uzanıyor. Artık pek bilen-dinleyen yok. Bunun sebebi Joy Division'dan Scott Walker'a Siouxsie & the Banshees ve The cure'a ve Nick Cave hatta David sylvian'a kadar farklı bir karanlık listenin diğer tüm gölgeleri kendi karanlığında boğmasından ileri geliyor muhtemelen. And Also the Trees de bu karanlıktan her iki anlamda nasibini almış. Hem boğulmuş hemde boğulurken kendi tekrar tekrar doğurmuş. Simon Huw Jones sesini bir çok kişiden ayrı tutuyorum. Şahsen beni çok etkileyen bir vokal. Açıkçası yeni dönem cilalı bir çok post punk grubu plastik yalnızlıklarını bizlere aşılamaya çalışırken (misal editors) bu grupların gözden çıkması ilginç. Hüznünüzün sponsoru yoksa ya da yalnızlığınızın promosyonu yeterli değilse bir öneminiz yok günümüzde.
And Also the Trees aslında bulunduğu gotik atmosferden mutsuz değildir. Çünkü herkes kendi kaderini yaşar. And Also the Trees gibi grupların kaderi ise yalnızlıklarına adaşlar bulmak.
And Also the Trees - (Listen For) The Rag and Bone Man (2007)

Greg Weeks-Güneşin üstüne doğup battığı her yerde hüzün var

Melankoli bazılarının kanında vardır. Nereye giderlerse gitsinler,hangi yola saparlarsa sapsınlar bundan pekte kurtulamazlar. Bir çok kez söylediğim şeyi bir kez daha tekrar edeceğim şimdi. Hüzünlü şarkılar asla unutulmaz. Hüznü unutsak bile hatta ve hatta hayatımızdan hüznü kapı dışarı etmek istesekte bu gerçek hiç değişmiyecek. Greg Weeks ise hüznü annesinin verdiği mendil gibi hırkasının cebinde taşıyanlardan. Anneside oğlunun bir yerlerinin kanadığının farkında ki bu dahili daimi depresif şarkıların içine bile sızmış bir his. Bazı çocuklar annelerinin ya da babalarının kendisinden önce ölmesini istemez ya Greg Weeks de aynen öyle dua eder gibi şarkı söylüyor.Espers'den bu yana hüznü konuşturuyor.

not:Day for Night ve Made başlangıç için ideal şarkılarıdır.

23 Kasım 2008 Pazar

Moby Grape-Keser döner sap döner gün gelir hesap döner

Biliyorum ara sıra bloga uğrayıp ne var ne yok diye bakıyorsun okuyucu! Seninde gördüğün gibi "dervişin fikri neyse zikri de odur" hesabı tembelliğe tiryaki birisi ile karşı karşıyasın. 2008'de çıkmış 200'ü aşkın albümü dinlemesine ve hatta kafasında yorumlamasına rağmen sana tavuk suyundan çorba yapar gibi gösteripte vermemeyi bir meziyet sanıyor bu sıkıntıdan patlayan şeker. Günümüz dünyasında mütevazilik paçadan akarken o payını acaba nereden almış! Sana bir sürü söz verdim okuyucu;biliyorum. Bu sözleri sen ne kadar tutuyorsan bende o kadar tutuyorum. Ne demişler herkesin tuttuğu kendine! Bu yüzden veren el olmak için elimden geleni yapıyorum. Ama biliyorsun her sakallı deden, her dervişde derviş değil. Kim bilir sende sen değilsindir çoğu zaman. İnsanın kendisi olması için ne kadar kalori yakması gerekir. Ne bileyim işte sen eforlardan efor;metaforlardan metafor beğen! Yazdığım her şeyi buraya yazmıyorum. İtiraf ediyorum evet ama hangimiz aklını ve kalbini yüzde yüz akıtıyor ki ortaya! Senide yorduysam okumaktan vazgeç okuyucu! Hemen download linkini ara-sömür-ve sonra git! Bende öyle yapıyorum bazen. İngilizlerde öyle yapıyormuş bir filmde gördüm.

Neyse okuyucu neyse! Ara sıra giydiğim hırka bana ağır gelince ne dediğimi bilmiyorum. Bu albüm yerinede başka bir albüm tanıtmak istiyordum ama bende vefasızlık yapmak istemedim Moby Grape'e.

1967'ye gidelim seninle beraber. Moby Grape kendi ismini taşıyan albümü çıkarmış. Gayet lezizde bir albüm. Fiyakalıda çocuklar. Aşık olupta sevdikleri kızı hep uzaktan seyreden çocuklardan ama. Kendi döneminde göz ardı edilen-ıskalanan binlerce albümden belki daha fazlasından biri. "Sitting By The Window" gibi bir pencere önü çiçeği şarkısı ya da "8.05" gibi bir naiflik zikretmişler. Kimse pek iplememiş ama. Misal Arctic Monkeys gibi yeni nesil gruplar saykodelik şeylere yönelirse ki (yönelecek) arşivlerinden bunun gibi bir çok grubu çıkarıp dinleyecekler ve sonra şarkılar yazacaklar. Bizde vay be bunlar manyak diyeceğiz.

Şu albüm tutar mı ya da bu müzik tarzı ile birşeyler olur mu şeklinde sorulara zaman zaman muhatap olduğum doğrudur. Bu çoğu zaman bilinemez. Ama bu grup kim vurduya gitmiş! Var mı bunun ötesi.

pas:music
Not1: Şimdi kulağınıza ne var ki bu grupta çokta matah değil diyebilirsiniz. Bana da öyle geliyor ara sıra. Ama sene 1967 'ye gidelim bir olur mu?

Not2:Bu yazımda ki önemli noktalar bu grubu övmekten ziyade ıskalanan ve unutulan grup ve müzisyenlere gitsin. Hırçınlığım bundandır biraz.

22 Kasım 2008 Cumartesi

t.h.e k.i.l.l.e.r.s


The killers "Day & Age" i sonunda çıkardı.Şahsen "Human" ve "Spaceman" i sevmemiştim. Ama albüm fena değil gibi. Daha önce dediklerim çıktı mı çıkmadı yakın zamanda sizlerle bunu paylaşacağım.Ama önce albümü paylaşalım.Albüm Linki yorumların içerisinde...

21 Kasım 2008 Cuma

Anna Ternheim


Aslında hafızama pek güvenmem ama aklıma google'ye tıklayınca bir şey geldi. Bildiğiniz gibi "René François Ghislain Magritte" nin anısına google logosu ondan izler taşıyor. Sürrealist bir ressamdı kendisi. İşin hafıza kısmı ise konumuzun özü "Anna Ternheim" ile ilgili. "Lovers Dream" klibini izlerseniz ne dediğimi daha çok anlayacaksınız. Sanırım Rufus wainwright'ın "Across the universe" klibinde de René Magritte ye gönderme vardı.
Konumuz olan "Anna Ternheim" daha yeni bir albüm çıkardı. 2008 tarihli bu albüm belkide bu sene içinde yapılması gereken en iyi 50 ya da 100 albüm içerisinde gösterilmeli. "What Have I Done " adlı albümü gerçekten dinlemeye değer bir albüm.

Hacienda-Hatırşinas Sound


"Hacienda" eski tınılardan hoşlananlara ve sanırım "surf rock" sevenlerin sevmekte zorlanmayacağı bir myspace keşfi. "She's Got a Hold on Me" klibini bir görün. Çok eğleniyorlar belli ki. Benim içinde "Hear me crying" i dinleyebilirsiniz mesela.

20 Kasım 2008 Perşembe

KWOON-I lived on the Moon





Henry James ünlü sözünde şöyle der:"Bir rüya anlat,bir okuyucu kaybet." Rüyaları anlatmak edebiyattada,sinemadada,müziktede zor ve riskli bir iştir. Öyle ki sadece gören kişiye ait olan ve bir başkasının tamamen dışında oluşan bir dadaist kolajını kimse pek önemsemez. Rüya sadece onu görene bir hediye olarak görünür. Sözü "KWOON" adlı gruba getirirsek uzun zamandır ilk kez birinin rüyasını ilgiyle dinledim.Çünkü "I lived on the Moon" adlı şarkıları ve ona biçilmiş bir kaftan gibi ışıldayan animasyon klibi(kesinlikle izleyin) tam anlamıyla bir rüya. Belki grubun ömrü pek uzun olmayacak(mutemelen) ama bu şarkıyı yazdıkları için çocukları onlarla gurur duyacak.


(download)

18 Kasım 2008 Salı

David Bowie-All The Young Dudes




Now billy rapped all night bout his suicide
Kick it in the head when he was 25
All that speed jive
Dont wanna stay alive when youre 25

Lucys stealing clothes from unlocked cars
Freddys got zits from picking off the stars from his face
Funky little boat race
Oh the television man is crazy
Saying were juvenile delinquent wrecks
Oh man I need tv when I got t. rex
Brother you guessed
Im a dude yeah

All the young dudes
Carry the news
Boogaloo dudes
Carry the news

All the young dudes
Carry the news
Boogaloo dudes
Carry the news

Now jimmy looks sweet cause he dresses like a queen
But he can kick like a mule
Its a real mean team
We can love
Oh yes, we can love
Brothers back at home
With his beatles and his stones
We never got if off on that revolution stuff
It was such a drag
Too many snags
Well I drunk a lot of wine
And Im feeling fine
Gonna race some cat to bed
Is there concrete all around
Or is it in my head
Brother you guessed
Well Im a dude yeah

All the young dudes
Carry the news
Boogaloo dudes
Carry the news

All the young dudes
Carry the news
Boogaloo dudes
Carry the news
Not:İan Curtis intihar ederken fonda çalan şarkı olarak rivayet edilir.

15 Kasım 2008 Cumartesi

ÜZDÜNÜZ BENİ YILLAR-VS-Silent All These Years



ÜZDÜNÜZ BENİ YILLAR-VS-Silent All These Years
bu ikisinide dinleyin derim!






NOT:Leonard Cohen'li "Silent All These Years" versiyonunda
"i heard of a man
who says words so beautifully,
that if he only speaks their name,
women give themselves to him.
if i am dumb beside your body
while silence blossoms like tumors on our lips,
it is because i hear a man
climb the stairs and clear his throat
outside our door.."

der ver çeker gider...

14 Kasım 2008 Cuma

Mike Patton+Serj Tankian

Evet kimi Türk dinleyicisinin sövdüğü kiminin övdüğü grup System of a down'ın vokali Serj Tankian ve Bukalemun vokal terbiyecisi Mike Patton bir araya gelmiş ve Birds Eye adlı şarkıda işbirliği yapmışlar.Body of Lies adlı filmin soundtrack'inde yer alacak bu şarkıyı Serj Tankian Myspace inden dinleyebilirsiniz. Aslında günümüzde seslerini evcil köpek gibi kullanan bu iki isimden daha atraksiyonlu bir şey beklerdim.Neyse kısmet işte...

13 Kasım 2008 Perşembe

Amy Winehousegiller




Adele bildiğiniz gibi Amy Winehousegillerden bir türkücü.Güzel pop şarkılarını soul tandanslı söylemenin moda olduğu günlerde yine Winehousegillerden olan Duffy ve birazda Amy MacDonald için söyleyebiliriz bir şeyler tabiiki de. İçlerinden Amy Winehouse ile belkide en yakın benzerliği içeren Amy MacDonald olsada(isim olarak) diğerlerinden farklı bir yolda gitmek istediğide albümü dinleyince anlıyorsunuz.Ne diyecektim ben?!?


Adele bildiğiniz gibi Amy Winehousegillerden bir türkücü.İşte bu kızcağızın 'Cold Shoulder' adlı şarkısını dinlerken insan oha diyor resmen. "you know I'm no good" eksenli bir şarkı. Araya iki üç bir şey koymalar-keman felan. Yani Adele 19 yaşındasın yolun başındasın.Ne gerek var!!!




Şimdi bu bayanların arasına fitne fesat karıştırmadan geldikleri yerleri hatırlayıp-rahatlayalım.



Amy Winehouse=Beyaz kadının Billy holiday olma arzusu ile Aretha franklin Gölgesinin ağırlığı



Duffy=Petula Clark olabilmenin dayanılmaz hafifliği ile Dusty springfield olamamanın kalıcı hasarı
Adele:Dionne Warwick şarkılarını dinleyen bir kızın feryadı ile Annesinin gözünde hep bir Nina Simone olmak isteyen tosun paşa

sıradaki..........



Jamie Lidell-CilalıSoul sevenlere


İkide bir karşıma çıkıyor bu eleman.Çok bir numarası yok ama dinletiyor kendisini.Sizde dinleyin.
Not:SOUL deyince SEAL son albümde döktürmüş resmen.Bir tanıtım yazısı gelebilir Seal için...

12 Kasım 2008 Çarşamba

the twilight sad-Killed My Parents and Hit the Road



Bu grubun albüm kapaklarına,Ep kapaklarına bayılıyorum.



"Walking for Two Hours" (live)
"That Summer, At Home I Had Become the Invisible Boy" (live)
"Untitled 28"
"Cold Days from the Birdhouse" (live)
"And She Would Darken the Memory" (live)
"Twenty Four Hours" (Joy Division cover)
"The Weath-er is Bad" (from the short film Brilliant Noise)
"Half a Person" (The Smiths cover)
"Untitled 27"
"Modern Romance" (Yeah Yeah Yeahs cover)
"I Was Hoping Winter was Over"
http://www.myspace.com/thetwilightsad


Daniel Ledwell - Two Over Seven



Günlerden bir gün müzik kutusuna bir adam sıkışmış.Bu adamın sesinide pek kimse duymamış.Duyanlar duymayanların dünyasına dolanmış. Müzik kutusuna bir adam kaçmış.

Daniel Ledwell - Two Over Seven

Piano Magic - Dark Horses [EP] (2008)

Odandasın ve yalnızsın. Sessizlik ustura gibi keskin. Küçükken tahtadan atları olanların şimdi karanlıktan atları var.Pencerenin önünde park ediyorlar...

6 Kasım 2008 Perşembe

King Crimson-moonchild





call her moonchild
dancing in the shallows of a river
lovely moonchild
dreaming in the shadow
of the willow.

talking to the trees of the
cobweb strange
sleeping on the steps of a fountain
waving silver wands to the
night-birds song
waiting for the sun on the mountain.

she's a moonchild
gathering the flowers in a garden.
lovely moonchild
drifting on the echoes of the hours.

sailing on the wind
in a milk white gown
dropping circle stones on a sun dial
playing hide and seek
with the ghosts of dawn
waiting for a smile from a sun child.

5 Kasım 2008 Çarşamba

Leonard Cohen-Famous Blue Rain Coat





Its four in the morning, the end of december
Im writing you now just to see if youre better
New york is cold, but I like where Im living
Theres music on clinton street all through the evening.

I hear that youre building your little house deep in the desert
Youre living for nothing now, I hope youre keeping some kind of record.

Yes, and jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear
Did you ever go clear?

Ah, the last time we saw you you looked so much older
Your famous blue raincoat was torn at the shoulder
Youd been to the station to meet every train
And you came home without lili marlene

And you treated my woman to a flake of your life
And when she came back she was nobodys wife.

Well I see you there with the rose in your teeth
One more thin gypsy thief
Well I see janes awake --

She sends her regards.
And what can I tell you my brother, my killer
What can I possibly say?
I guess that I miss you, I guess I forgive you
Im glad you stood in my way.

If you ever come by here, for jane or for me
Your enemy is sleeping, and his woman is free.

Yes, and thanks, for the trouble you took from her eyes
I thought it was there for good so I never tried.

And jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear

3 Kasım 2008 Pazartesi

Çay Partisinden Uzak Denizlere-Jeff Martin: The Armada

Söze Jeff Martin'in kim olduğu ile başlayalım.Bir genelleme vardır zencilerin çoğu iyi bas çalar diye.Benimde genellemem ismi Jeff ile başlayan çoğu müzisyen iyi işler çıkarır.Bu Jeff'ler arasında Jeff Martin,Jeff Buckley,Jeff Mangum,Jeff Beck ve daha niceleri eklenebilir.Adamım "Jeff Martin"e gelirsek The Tea Party grubunun kurucusu-şarkı yazarı ve vokaliydi bir zamanlar.Seven Circles albümü sonrası dağıldı grup.Ki The Tea Party benim en sevdiğim modern rock diye adlandırabileceğim gruplar arasındaydı. İçinde ki etnik müzik çeşnisi ise dostluğumuzu kazanmasının bir sebebi idi.Uzun süredir oturup şöyle çok güzel bir The Tea Party yazısı yazayım ya da en azından başucu albümlerimden olan "The Edges of Twilight" kritiği yapayım diyordum zaman bulamadım bir türlü. Ben onu yazacağım inşallah,bunu yazacağım maşallah diyene kadar adam yeni grup kurdu.Bu yeni grubunun ismi The Armada. Açıkçası bu kez etnik çeşni olarak adlandırdığım şeyin dozunu arttırmış. Ve hikaye anlatıcılığına daha doğrusu konsept bir müzikal projeye adım atmış. Zaten bir yandan da kendi solo albümü var ki o da paralel bir sound sayılabilir. Aslına bakarsanız Jeff Martin'in yaptığı her işte kendisinin ağırlığı yüzde 90 gibi bir şey. Bunu yeni grubunun adresinden bile anlayabiliriz: http://www.myspace.com/jeffmartinandthearmada .Bir folk rock sevgilisi ve Çok iyi bir blues gitaristi olmasının yanında ud,saz,ismini bilmediğim garip küçük etnik çalgıları büyük bir ustalık ile çalıyor olması yeteneğini biraz olsun gösteriyor. Üstüne üstlük iyi söz yazıyor. Birde insanın içini eriten bir sese sahip. Bütün yetenekler aynı adamda toplanmış anlayacağınız. Ama The Armada da sorun şu ki artık farklı açılımlara doğru yürüse sanki daha iyi olabilecek gibi. Çünkü şarkılarında ve şarkı yazarlığında düşüş görüyorum kendisinin. Bunu dememin sebebi son 10-15 senenin en iyi şarkı yazarı ve vokalistinden daha iyi ve orjinal şeyler beklemenin isteğidir sadece. Yoksa Jeff yine aynı Jeff...

önemli not:şarkılarında ki davullara ve vurmalı çalgılarda ki nakış gibi işlemelere bakarsanız The Armada davulcusu Wayne P. Sheehy'nin The Armada da ki özel yerini anlarsanız.