31 Mayıs 2012 Perşembe

Lily Allen - Not Fair VS Dolly Parton - Jolene


Atıf mı esinlenme mi arak mı siz karar verin!


not: The White Stripes tarafından coverlanan Jolene versiyonunu dinleyin derim kesin. 

Bestekar ve güftekar olarak : Gülşah Tütüncü



Uzun zamandır ülkemiz popüler müzik piyasasının göz ardı edilen bir alanı olduğunu düşündüğüm söz yazarlarını ve bestekârlarını ele almayı düşünüyordum. Epey uzun yıllar Sezen Aksu, Şehrazat, Serdar Ortaç, Aysel Gürel, Nazan Öncel, Yıldız Tilbe gibi başat isimlerin popüler piyasaya verdikleri yüzlerce şarkı aslında 90lı yılları ve sonrasının şekillenmesini sağladı. Tabi bu pop kültürü Onno tunç, İskender paydaş, Ozan çolakoğlu, Garo Mafyan gibi önemli aranjörlerin etkisi ile belli bir kalıba uyduruldu. (Bu arada Mete Özgencil,Çiğdem Talu, Zeynep Talu, Günay Çoban gibi söz yazarları zaman zaman ortaya çıkıp geri kaybolmuşlardır. Daha birçok kişiyi eklemediğimi belirtmek isterim)Şimdi bu iyi mi kötü mü diye tartışacak değilim. Sonuçta 90ların ortasından sonra pop müziğin kalitesinde ki düşüş aşikâr. Kaliteden kastım iyi şarkıların ( farklı türlerde ve birbirinin kopyası olmayan aranjelerin) fazla çıkmadığı net bir gerçek. Günümüzde Mustafa Ceceli gibi aranjör kökenli kişilerin piyasaya çıkması ile bir kırılma noktası yaşandı. Artık müziğin mutfağında ki isimlerde yavaş yavaş gün yüzüne çıkınca Soner Sarıkabadayı (ki yazdığı şarkılardan pek haz almam) , Fettah Can (Alper Narman ile birlikte işleri olduğunu da eklemek gerek), Sinan Akçıl  (ki Sinan 2000li yılların yüz karasıdır benim için)gibi yeni müzisyenlerle tanışmış olduk.  Ki işin üzücü tarafı yeni söz ve müzik yazarlarının genel olarak “heyecanlandıracak” iş çıkaramamaları gibi bir gerçek var ortada. Bu nokta da sizleri yeni bir isimle tanıştırmak istiyorum. Aslında uzun süredir işin mutfağında olan bu kişi: Gülşah Tütüncü.


Keman çalan, hem alaylı hem okullu biri olan Gülşah ‘ın diskografisi (söz-müzik yazarlığı bağlamında) fazla uzun değil ama etkili denilebilir.
Mustafa ceceli'nin  "hastalıkta sağlıkta"  , Emre Altuğ "sev diyemem" ,  Tarkan "usta çırak" , Sibel can "Eloğlu", Murat Boz "Korkma" ve Enbe orkestrası ile "hiç gitmesin" gibi genel olarak farklı şarkılar yazdığı söylenebilir. Kendisi birçok söz-müzik yazarı gibi sanırım “Sezen Aksu”dan besleniyor. (Ondan beslenmeyen var mı?) Bunda bir sorun yok ama aynı kişiden fazla beslenmenin yan etkileri olabileceğini düşünüyorum. Mesela Sezen Aksu, Fettah can ve Alper Narman ortak çalışması “Armağan” adlı şarkıda ( Hande Yener’in ilk olarak söylediği) geçen “Yedik içtik sanırım doyduk, Hesabı kim ödeyecek” sözlerine benzer bir dizilim “Hastalıkta Sağlıkta” şarkısında “Yedik içtik doyduk kalktık hesabı birlikte verdik” olarak karşımıza çıkabiliyor. Etkilenmenin yan etkilerinden kastım buydu biraz. Ayrıca Tarkan’ın “Usta Çırak” adlı parçasında ki o seksist yapı “Gülşen” in “ Bi an gel” şarkısı ile benzerlik gösteriyor. Bunda iki şarkının aranjesini yapan Ozan Çolakoğlu’nun parmağı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar “Ölürüm Sana” ile “Kır Zincirleri” zamanlarını arasam da “Usta Çırak” hiç fena olmayan bir çalışma. Emre Altuğ’un seslendirdiği “Sev diyemem” herkeste benzer şeyleri çağrıştıran sanki eski bir şarkının yeniden yorumlanması (cover) sanılmasının aksine yeni bir parça.  Söz olarak “Ümit Besen” in “Seni Unutmaya Ömrüm Yetermi” ile benzer temalı bir şarkı. Bu açıdan fazla pop-arabesk bulduğumu söyleyebilirim. Nostaljik kısmı sanırım “Erkin Koray” ın “Yalnızlar Rıhtımı” ile  “Gönül Salıncağı”  arası bir yerde duruyor. Bize bunu yansıtan asıl kişi “Alper Erinç” aslında. Aranjör ve prodüktür işini bilince böyle oluyor işte şarkılar. Bu da bize hem tanıdık hem yabancı gelmesine sebep oluyor. Emre Altuğ yorumunu pek beğenmemekle beraber bu şarkının “Göksel” tarafından okunmasını yeğlerdim. Enbe orkestrası ile birlikte söylediği "hiç gitmesin" şarkısı aynı zamanda “Gülşah Tütüncü” nün sesini duyduğumuz orta karar bir pop şarkısı. Ama yine arabesk unsurları yok değil. Gülşah’ın sesinin ve yorumunun bence en güzel örneği ve asıl gücü “DOĞA İÇİN ÇAL 3 “ de söylediği   “GESİ BAĞLARI” ndan kısa bir pasaj. Ki keşke böyle türküleri ya da ağıtları yorumlasa diyesim geliyor. Zaten youtube da okuduğu bir ağıt bulunmakta. Kendisi Janet & jak esim albümlerinde bulunan şarkılara benzer ( Durme Durme gibi şarkılar) okusa derim. Ya da Hindi Zahra gibi folk tabanlı ve sesinin ön plana çıkacağı şarkıları seçse daha iyi olur gibi geliyor bana. Ama kendisinin yazdığı bir başka şarkı olan Sibel can "Eloğlu" ile yine arabesk sularda yüzüyor ne yazık ki. Hayatın farklı durumları hakkında yazması bence farklı şarkılar üretmek için en temel şey. Kendisine sorsam arabeskten ziyade Türk Sanat Müziği ile arasının daha iyi olduğunu söyler sanırım.Zaten aileden gelen bir durum bu.(müzisyen bir babadan dolayı) Ama yazdığı parçaların birbirine benzemeye başlaması tehlikeli bir durum bence. Her yeni bestede bunu kim yazdı dedirtmek kolay bir şey  olmasa da böyle bir durum onun için en güzel şey olur. Gülşah’ı çocukluk arkadaşımla olan akrabalığı ile tanıdığım için ( uzun zamandır müzik için epey emek harcayan birisi olduğunu duyduğum için ) umarım daha güzel işler çıkarır umuduyla yeni albümünü bekliyorum. Kendisinden niye bir “Ayten Alpman” çıkmasın ki? Biraz daha çalışma biraz daha içtenlik ve samimi şarkılar ile bence her şey çok daha iyi olabilir.



29 Mayıs 2012 Salı

"Rehber"ini arayan insanlar için



Alternatif müzik ile doyan ve duyan bir ülkede yaşadığımızı söylemek çok yanlış olmaz sanırım. İşte "Rehber" adlı grup biraz pop biraz caz biraz biraz rock bolca saykodelik tınıların bir harmanı olarak sunulmuş gibi bize.Vokalin vurguları ve duygusu ise sanki Türk Halk müziği ya da(Türk sanat müziğinde ki uzatmalar ve nağmeler) okur gibi içten ve samimi.Ama yinede ses tonu olarak Toygar Işıklı ile Gökhan Türkmen arası bir ses rengi olduğu inkar edilemez.Bunları bize yansıtan şeyin sözlerin gücünde olduğu kanısındayım.Kimi zaman Turgut Uyar kimi zaman Neyzen Tevfik kimi zaman Hayyam var haleti ruhiyelerinde. Açıkçası uzun zamandır bu denli güçlü sözlerle böyle güzel bir gruba denk gelmemiştim. Bu yazıyı da başka müzik severler böyle gruplara denk gelsinler diye yazdım. Büyük Saat ve Bilir (şarkının bestesinin John Lennon’ ın  en sevdiğim şarkılarından biri olan Working Class Hero olması ise ayrı sevindirdi beni) adlı şarkıları dinlenmeli "Gerçek"in "Ruh" a olan yolculuğu yadsınmamalı.

DİZİ MÜZİKLERİNİN TÜRKÜLERLE İMTİHANI


Daha önce dizilerde kullanılan ve yeni neslin pek bilmediği (bilse de iplemediği) türkülerin nasıl bir fenomene dönüştüğü ile ilgili bir iki kelam etmiştim. Yeni bir dizi olarak "SULTAN"  bu kez Diyarbakır yöresi türkülerini içimizde hissetmemiz için elinden geleni yapacak gibi görünüyor. "Sabahat akkiraz" tarafından seslendirilmiş versiyonu  "Hangi Bağın Bağbanısan" ile yöre yöre türküler diyarına hoş geldiniz diyoruz bu diziye de.(daha önce Sakarya Fırat dizisinde de söylenmiş bir versiyonu bulunmakta) Acaba sırada hangi yöreler var merakla bekliyorum. (İç anadolu dizisi niye yok onu bir türlü çözmüş değilim ama)

Bu müzikte "BİZ"den hiç bir şey yok


2008 yılında kurulmuş bir grup olan ‘Biz’, Mehmet Güren(gitar/vokal), Damla Pehlevan (klavye/geri vokaller) ve Osman Konuray'dan (davul) oluşuyor.İlk dinlediğimde aklıma Coldplay geldi açıkçası.Daha sonra Ankaralı ve "Biz"den daha köklü bir grup olan "Nem" geldi.Brit tabanlı daha çok ingiliz gruplarına öykünmeye çalışan bir grup Biz.Bir albüm ismi olarak "Müzik istiyoruz" çok iddialı bir isim ama bunun içini doldurmak haliyle epey zor. Zaten çıkış parçaları "Clocks ile Shiver" arası bir yerde dolanıyor. İmaj, o buğulu indie görüntü felan yerli yerinde ama müzikte bir şey yok ne yazık ki. Yani yeni bir şey yok. Bildik ve klişe şeyler.Tabi bunları 2-3 parçalarını dinleyerek yazıyorum. Umarım albümleri umut vaat eden bir albüm olur. Ama bu zor görünüyor."Biz" grubuna diyeceğim şey sadece şu: "Biz"de gerçekten "müzik istiyoruz". Bizden ve klişe olmayan!


24 Mayıs 2012 Perşembe

TRT MÜZİK ve MÜZİK CAMBAZLARI


Trt müzik aslında uzun zamandır görmezden gelinen bir alana imza atıp müzik sektörünün mutfağında ki isimleri gözler önüne sermeya başladı. "Müzik cambazları" adlı program her ne kadar içeriği ile "engin ufuklara açılmamızı sağlayacak bir müzikal içerik sunmasa da"  Türkiye popüler müziğinin nasıl şekillendiğini anlamak için iyi bir başlangıç olabilir. Özellikle Türkiye müzik endüstrisinin bel kemiği "Aranjör"lerin dedikleri popüler müziğin hazin durumunu tekrar gözler önüne seriyor. Zaten programın isminin "Müzik CAMBAZLARI" olması fazlaca ironik.

ayrıntılı bilgi için ve video için : http://www.muzikcambazlari.com/

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Irma,Imany ve diğerleri


Irma adlı hanım kızımız henüz 88 doğumlu.Buna rağmen epey yetenekli ama klişe dayanaklardan müziğini sunmaya çalışıyor. Bende bu kızcağızın bıraktığı intiba bir zamanlar ülkemizde uğramış Skin'in yandan yemişi oldu. ( meşhur Faithfulness şarkısı olan zenci abla) Şu an ilk albümü  2011 yapımı "Letter to the Lord" un  en öne çıkan şarkısı "I know". İşin ilginci ise bu şarkının girişinin neredeyse "Led Zeppelin" klasiği "Stairway to Heaven" ile neredeyse aynı olması. Irma'ya buradan  "Yapma be kızım daha gençsin" demek istiyorum. Muhtemelen önümüzde ki yıllarda ismini bile duymayacağız çünkü piyasada bunlardan binlerce var. Misal Imany  adlı yakınlarda ülkemize gelecek biri daha var.Onunda "you will never know" adlı şarkısını dinleyin derim.



17 Mayıs 2012 Perşembe

İzel'in 2012 yapımı "Aşk en büyüktür her zaman" Analizi


İzel’in uzun zamandır sesi soluğu çıkmıyordu. 2010 yılında ki Jazz Nağme albümünü saymazsak ( o bir modaydı geçti Allah’a şükür) ki o sıralar Göksel'in "Hayat Rüya Gibi" ,Işın Karaca’nın  “Arabesque “  ve Nev’in “Bir Nev-i Alaturka”  çalışmaları gibi yeni şarkılar üretmede zorluk çeken müzik sektörünün elinin kolunun zaman zaman nasıl bağlandığını hep birlikte görmemizi sağlayan bir süreç gördük geçirdik hep beraber. Öyle ki bu durumun benzerleri ülkemizde her 10 senede bir yaşanır neredeyse. Baktınız yeni ve kaliteli şarkılar üretemiyorsunuz ya "best of " çıkarırsınız ya bir toplama albüme katılırsınız ya da başkalarına kendi şarkılarınızı söyletirsiniz  ( misal söz müzik: teoman albümü) .  Ama İzel’in durumu kolay değil haliyle. Çünkü “Aşk en büyüktür her zaman” (2012)  albümü ile 11 albümü oldu İzel’in.  “Bir küçük aşk” albümünden bu yana (1999)  ( ki Adak (1995) Raks Müzik, Emanet (1997) Raks Müzik, Bir Küçük Aşk (1999) Universal Müzik )  el de ne var ise onunla yetinen İzel bence en son iyi işini 2007’de bir Fettah Can şarkısı olan Işıklı Yol ile yapmıştı. (her ne kadar İzel yorumundan çok Fettah Can’ın akustik yorumunu daha çok sevsem de) Sonrası sene 2012. Albümün adı : “Aşk en büyüktür her zaman” .  Şarkıları kısaca tek tek yorumlamak gerekirse ;


1.       Amerika: Beni şaşırtıp “Âşık Mahzuni Şerif” in  “Katil Amerika” sı gibi bir parça yapıp protest pop (bu janrda benim müzik dünyasına bir katkım olsun) yapmayı deneyeceğini umduğum İzel’den  boş beleş bir pop parçası olarak “Amerika” sadece “uçan kuş” gibi magazin programlarının arka fonunda kullanılmaya yönelik yazıldığını kendi kendine gösteriyor. “Kuşlar yesin yalanlarını” cümlesinin  “ufak at da civcivler yesin” e benzemesi için yapılan cümlesel evrim  ise olayın daha ucuz ve basit bir pop parçası olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Yani son durum: Otur sıfır.
2.       Drakula: Bu parça ile ilgili söyleyeceğim fazla bir şey yok. Ama albümde bütün şarkıların söz ve müziklerini yazan Alper Narman ve Onur Özdemir  ikilisinin bir röportajında söyledikleri şey şu : “Drakula, sosyolojik bir konuya değinen, aynı zamanda da eğlendiren bir parça. Bir meydanda pankart açıp eylem yapacağımıza şarkı vasıtasıyla eylemimizi gerçekleştirmiş oluyoruz.” Kusura bakmasınlar ama onlara siktir git bi çay koy ya demek istiyorum. Ve mümkünse artık kliplerde  şu gay barda çekilmiş vücutlu erkeklere papyon, takım elbise ,bol makyaj olayından vazgeçsinler. Not: Bu isteğim homofobi içermez.
3.       İyi ki Doğdun: Fazlası ile Yıldız Tilbe şarkılarından beslenmiş bir şarkı.(O da Mısır ve Arap müziklerinden besleniyor zaten zannımca) Biraz da  Mustafa Ceceli romantizmi eklenmiş o kadar. [yatağımsın yorganımsın, ağlatansın güldürensin- güneş misin ay mısın- gibi söz dizilimleri pop-arabesk şarkıların zaten kaçınılmazıdır ki onlarda klişeye devam etmişler.Çünkü tribüne oynamak iyidir iyi. ]
4.       Düşer O : Şarkı fazlası ile tanıdık geliyor. Melodiden ziyade  kuruluş ve yükseliş bölümleri ile ilgili bir benzerlik. Aklıma gelirse örnek veririm ilerde. Ama bence albümün hem sözel hem aranje ve prodüksiyon olarak en iyi parçası. İzel’in vokal kullanımı ayrıca takdire şayan.
5.       Oh olsun: Bu parça ise fazlaca Gülşen şarkılarına benzediğini daha girişi ile belli ediyor. Hatta bu parça ile Gülşen’in “Ezberbozan” ı arka arkaya dinleyin. Kan kardeş olduklarını sizde anlayacaksınız.
6.       Solmuş Gül Kasabası: Daha vokalin ilk girişi ile bir nevi Leman Sam havası veren şarkı diğer taraftan Ezginin Günlüğü’nün “Ebruli” albümünde ki klasiği “Aşk bitti” atmosferini taşıyor. Sanırım girişte ki İzel’in kırılgan vokali “Feyza Erenmemiş” gibi tınlıyor.
7.       Rezil: Şarkıyı dinlediğimde klasik ritminin Ajda Pekkan şarkılarına benzerliğini fark ediyor ama asıl bombamın birazdan geleceğini hissediyorum. Parçanın ara bölümleri 2:10 ve 2:24 arasını dinlerseniz parçanın “Rihanna - We Found Love ft. Calvin Harris” esintilerini değil bizzat araklaması olduğunu görürüsünüz. Bu kısımlar zaten parçanın güçlü kılınmasını sağlayan yerler.
8.       Hicran: “Bir kuşun uçuşundan daha güzel ne var ki bu dünyada” ile anlamlı bir yere denk gelen şarkı zaten albümün ismini içinde geçen “Aşk en büyüktür her zaman”  öbeğinden alıyor. Güzel ve orkestrasyonu ile başarılı bir parça. Arka planda bir çok şey olduğunu ve bir yanlışım yoksa obua bile olduğunu duyabiliyorsunuz.
9.       İmdat: Biraz Murat Boz’un “Gümbür gümbür” ü biraz Sezen’in başkalarına verdiği klasik elektro-pop şarkılarından.
10.   Yaz geldi: Yaz geldi adlı şarkı tamamen ve en başından beri bir TARKAN şarkısı. Hatta pek sevilmeyen METAMORFOZ albümünden “Arada bir” ile benzerlikleri var. Sizde dinleyince bir Tarkan şarkısı olduğunu anlayacaksınız. Hatta “Gölge etme başka ihsan istemem “ sözünü “Gölge etme başka dileğim yok” olarak düzenlemek ise işin daha trajik fonetik boyutu. Tarkan’ın her şarkısında yaptığı gibi deyim ve atasözü kullanma ihtiyacı sanırım bu durumda.
11.   Göz Göre göre: Temiz ve son derece tutarlı bir havası olan pop-rock şarkısı Göz göre göre. Hafif “Hande Yener” havasıda var.
12.    İlk Yara : “Sakin” grubu zamanlarından bir Onur Özdemir şarkısı sanırım İlk yara. Nazan Öncel esintili üstelik.(Bu parçanın kesinlikle Nazan Öncel'in 2006 yapımı 7'n Bitirdin albümündeki en vurucu parçası "Omzumda Ağla" dan beslendiğini düşünüyorum. Özellikle şarkının yükseliş kısımları.Nazan bu parçayı daha sonra İbrahim Tatlıses'e "tamam aşkım" şeklinde düzenleyip verdiğini de eklemek gerek) Zaten güzel olan şarkı sözsel olarak albüme uydurulmaya çalışılmış, bence kötü olmamış ama insan ilk halini beğenince diğerine pek alışamıyor. Ki bence albümde en sevilecek parçaların üçünden biri İlk Yara’dır. Çoğu kişi zaten bu versiyonu ile bilecek bu parçayı. Düzenlemenin ve orkestrasyonun bana "Marc Almond" un Something's Gotten Hold of my Heart'ı hafiften hatırlatması ise eski bir tanıdığı görmenin sevincini yaşattı az da olsa.(şaka lan şaka ne Marc Almond'u:)


 Sonuç olarak yarı yarıya iyi bir albüm diyebiliriz. Bu da zora ki şekilde yazılmış pop şarkılarının yüzünden. Yoksa "Düşer O" , "Hicran" , "Göz göre göre", "Solmuş Gül Kasabası" ve "İlk Yara" her daim güzelliğini koruyacaktır eminim. 



16 Mayıs 2012 Çarşamba

Yılan hikayesi olarak KARGO ve yeni şarkıları KEHRİBAR


Kim ne derse desin Kargo bereketli bir gruptur Türk Rock piyasası için. Çünkü bir grup dağılınca ondan bin türlü grup üreyebiliyorsa ya da türeyebiliyorsa o grup bereketli demektir.

M.ş.ş (Mehmet Şenol Şişli) gidince kimileri için Kargo bitmişti. Oysa hepimizin ortak kararı Koray Candemir'li bir Kargo'ydu hiç şüphesiz. Sonra bir ara Selim Öztürk ve Serkan Çeliköz prodüktörlük işine giriştiler. Hatta Koray bile GECE'nin ilk albümünde prodüktörlük yaptı. Koray sonra "SADE" ile sade bir çıkış yaptığı için olsa gerek pek iplenmedi. Sonra Kargo'ya M.Ş.Ş döndü sonra Mirkelam solist olarak geldi derken işler karıştı.
Koray ile Serkan ise Maskott adlı grup kurdu.Ve şu an o grupta müzik tarihinin derinliklerine karıştı ve son buldu.Ve sonra ne oldu derseniz...

Bu yılan hikayesinin son halkası Koray Candemir yerine Ozan Anlaş'ın vokal olduğu bir Kargo. Selim Öztürk,Burak  Karataş ve Ozan Anlaş ile yeni Kargo kimileri için gelip geçici bir denemeden ibaret. Kargo isminin ekmeğini yeme girişimi olarak görülsede "Kehribar" adlı parça hoş bir pop-rock baladı bence. Bana bir zamanlar ki Tual grubunu (pencere klibi) anımsatmadı değil bu yeni oluşum. Her şeye rağmen Ozan Anlaş ile yeni Kargo'ya şans vermek lazım. Ne de olsa ne velet rock grupları ile tırt popçulara yer veriyoruz arşimizde. Değil mi?


Sakin'in İlk yarası İzel'in son göz ağrısı

İlk albümleri (ve sanırım son albümleri) HAYAT  ile Türkiye'de indie kavramının popüler grubu haline gelen ama zaman zaman post rock yaptığı (ki post rock yapmadılar hiç) iddia edilen bir gruptu Sakin. Kendi halinde, okumuş yazmış bol bol dinlemiş birilerinin elinden çıktığı belli olan HAYAT şahsım adına güzel bir deneyimdi.(yağmur güncesi gibi güzel şarkılarda yaptılar) Kendi ve çevresinde siyasi bir inisiyatif  ve söylem oluşturma çabası her ne kadar sevimsiz bir "şöhretim var" durumu yaratsa da "Mor ve Ötesi" benzerliği ile insanlarda "Şehir"in tüm çocuklarının aynı yerlerden beslendiğini bize hatırlatmadı değil. SAKİN'i yere göğe sığdıramayan sevenleri melankolinin ve muhalif olmanın dengesini ara sıra şaşırsalar da daha şaşılacak durum böyle bir duruşu olan grubun İzel'e şarkı vermesi ile şaşkınlığın aşikar olması sanırım.İzel'in  2012 mahsülü "Aşk en büyüktür her zaman" ın bir nevi aşk yarası olmuş bu yeniden düzenleme.(sözlerde de düzenleme var) Ha bence kötü mü olmuş: HAYIR. Hatta İzel'in kadife sesini her daim sevmişimdir. Oysa ruh var mı diye sorarsan: OLMADI BE SAKİN.Bu arada İzel'in yeni albümü "Aşk en büyüktür her zaman" ın tüm söz ve müzikleri Alper Narman ve Onur Özdemir ikilisine ait olduğunu söylemekte fayda var. 

not: Sakin'in vokali Onur sanırım ya solo olarak ya da S.o.s adında yeni bir grupla yola devam edecekmiş. Kendisine İzel'in Drakula'sını ithaf ediyorum.


9 Mayıs 2012 Çarşamba

Foreigner - I Want to Know What Love Is


80lerde gençliklerinin baharında olanlar o zamanlarda ne güzel şarkılar olduğunu az biraz bilir. Şimdi unutulmaya yüz tutmuş binlerce şarkı youtube gibi yerlerde dinleyicinin gözüne girmeye çalışıyor. Oysa kalbe dokunan hangi şarkı unutulur ki! Foreigner işte öyle bir grup. 

not: bu arada burada paylaştığım live versiyonda Lou Gramm (Foreigner'ın ilk vokali) yok. Onu es geçmemek lazım.

3 Mayıs 2012 Perşembe

NME'nin yeni Libertines çalışmaları:Tribes

Bir grup The Cure'dan , The Strokes'dan,The Libertines'den hatta Kings of Leon'dan tatlar ve renkler taşırsa ne olurun anlamlandırma çabası TRİBES. İşin kötüsü çok fazla bir şeylere benzetme sorunu tanıdıktan ziyade tanımlama sorunu yaşatıyor. Bu açıdan her zaman ki gibi ingiliz gruplara geçilen torpilden birazda Tribes payına düşeni alıyor.

Bence çok aman aman bir grup değil. Ama indie sevenleri sevindirir bir süre diye düşünüyorum. Artık indie seven kaldıysa!


Klipte Freddie Mercury göndermesi gözünüzden kaçmasın!