26 Mart 2009 Perşembe

i think i am a banana tree

The Roots-ismi gibi köklerinden beslenen bir müzik

Bir arkadaşım geçenlerde "ondan sonra sadece zaman öldürüyorum" demişti.Verecek bir tavsiyem olsada diyecek pek sözüm yoktu.Zaten sözlerin bazen hiç önemi yoktur.Yaklaşık 2 aydır hiç kimse ile konuşmuyorum belkide bu yüzden."Eşyanın Tabiatı" diye bir şarkı yazdım mesela ve Bu gün sevdiğim bir arkadaşımla ankesörlü telefondan uzunca konuştuk.Her ne kadar yine müzik ile ilgili konuşsakta!Bizde zamanı böyle öldürüyoruz efem.Bu ölüm anında fonda hep bir şeyler çalıyor.Bir çok şey.Zamanı öldürüşümüze sayılı rutin aktivitelerde tanık oluyor tabii.Bende bu gün ki zaman öldürme aktiviteme bakınca Late night with Jimmy fallon izleyebileceğimi düşündüm.Öncesinde tabii ki Nip Tuck.Troy ile çok ortak noktamız olsada(I am I am I am Superman and I know what's happening.I am I am I am Superman and I can do anything) nerede o eski Late Night with Conan O'Brien!Neyse ki programın tek güzel tarafı arkada gerçekten çok sağlam elemanlardan oluşan The Roots adlı hip hop grubu olması.Aslında daha fazlası.Funk-Soul-jazz ve rock melodileri iç içe.Başta Erykha badu olmak üzere bir çok kadın vokal ile işler yaptılar.Piyasada ki kalbur üstü hip hop gruplarından denebilir.Hatta canlı izlemek daha eğlenceli kesinlikle.Ülkem genç hip hop ve rapçilerinin biraz N.E.R.D. gibi The Roots gibi daha bir çok yeni ve stil sahibi grubu takip etmesini salık veririm aslında.Sikindirik Beat programlarında hazır sesleri salakça birleştirmekten ya da aynı sesler içinde boğulup kısırlaşmaktan önce iyi şeyler dinlemek gerek diye düşünüyorum.Tabi ufuk açmak için bunlarda yeterli değil. Bu açıdan zenci gruplarından hoşlanıyorsanız-Irkçı değilseniz-iyi bir müzik dinleyicisi iseniz-bu elemanlara bir kulak vermekte fayda var.

20 Mart 2009 Cuma

Pete Doherty-Grace / Wastelands- I'm not gay - I'm british

The Libertines bir konuşmada mevzu bahis olduğunda fonda "The good old days" çalar ve ben konuşmaya başlarım.Bir anda herkes susar benim dışımda.İçimde ne varsa dışarda.Konuşacak o kadar çok şey var ki!Ama bu eski günlere özlem duyduğum anlamınada pek gelmez.Zaten benim için günler eskimez okuyucu.Her şey olduğu yerde durur.Değişen sadece bizim o ana olan mesafemiz-uzaklağımız ya da yakınlığımızdır.İnsan olarak ortak acıların kasesinden kan içtiğimiz için-kan kaybettiğimiz için-ya da için için yandığımız için mutlu anları tekrar yaşama umudu ile yaşamaz mıyız? "Ölmek için yaşıyorum" haleti ruhiyesine sarmalanmış olsakta.Pete Doherty işte o başta dediğimiz grup The Libertines'in beyaz gömlekli cankisi idi.İsmini boynuna dövme olarak yazdırdığı oğlu Astile'nin etkisi ile adam akıllı bir kayıt yaptı sonuçta.Grace / Wastelands her ne kadar beklentilerimin altında olsada kolay dinlenilebilir ve albüm ismi ile benzerlik oluşturan bir western sounduna da sahip.Bunda gitarları ele alan Graham coxon ve The smiths,Blur,Suede gibi brit fenomenlerinin prodüksiyon amiri Stephen Street'in payı büyük. Sonuçta Pete Doherty bir The smiths ekolünden çıkma bir singer-songwriter.Ki ortak paydaları Oscar Wilde ile albümde yer yer karşılaşıyoruz yine.Albümün Olimpik stüdyolarında(yazılışı hatalı be güzelim) kayıt edilmiş olması acaba Bono ile Pete karşılaştımı sorusuna gebe olabilir ki U2 son albümünü stüdyonun kapanış grubu olarak kayıt etti.Neyse-bizene...Doğru kanlar-paralel soundlar ve çok fazla abartıya kaçmayan sade düzenlemeler albümün karakteristiğine katma değer sağlıyor.Pete'nin en önemli mahareti ise bence nakaratı olmayan şarkılar yazmasına rağmen onları dinletmeyi bilmesi.Bunu yapmak açıkçası pek kolay bir şey değil.Ama onun büyük bir artısı var.Bu da newcastle civarında yaşan geordie vari aksanı ile sanırım daha çok londralıların konuştuğu cockney aksanının bir karması olan ingiliz aksanı sayesinde müziğindeki eksilerin büyük bir kısmını kapatıyor.Çünkü bir dili kendi kişiliğin gibi yanstımak seni başlı başına bir kişi yapar.Yavşayan ama yavşaklaşmayan bu aksanı "I'm not gay - I'm british" deyişinden epey uzakta insana keyif veriyor.Müzikte vintage havasını fazlası ile soluduğumuz şu günlerde Pete'nin soundu her ne kadar The Last shadow puppets ve benzerlerine paralel görünsede bu adam zaten eline gitarı aldığında zaten bu tip şarkıları yazıyordu diye insanın hafızasını yoklamasına el veriyor.Günümüz Syd barrett'i olması gibi bir imkanı olmayan Pete sadece o kendi külünden yeniden doğanlardan ve Rockstar ışıltısını şarkıları ile saçmaya çalışanlardan diye yerini hafızalarımızda ayırtmaya çalışıyor.Bence "A Little Death Around the Eyes" bunu yapacak nitelikte demlenmiş bir parça."Salome" yine öyle.Sheepskin Tearaway ise Pete'nin Kate Moss ile mum ışığında sevişmesi.Dot allison ile öyle okumuşlar gibi."Through the Looking Glass" bardağın dolu tarafından boş tarafını görme çabası."Last Of The English Roses" halı saha maçından sonra yapılan soğuk duş etkisi.Klibinin Homofobik finali ülkemiz halı saha gençleri için soğuk havada surata top çarması gibi bir etki yaratabilir.Ellerinizi pipinize örtün Pete frikik çekiyor!Sonuç olarak barajı geçen ama daha iyisi neden olmasın dedirten bir albüm.Başta dediğim gibi "I'm british" diye bas bas bağıran çekinik melankolik bir albüm.

18 Mart 2009 Çarşamba

Aimee Mann-Save me


Az önce Aimee Mann'in arşivimde unutulmaya yüz tuttuğunu görünce üzüldüm.Ki o bana "save me" diye seslenen kadınlardan biriydi.Oysa ben bir çok şeyi olduğu gibi bir çok kişiyi kaydetmekten çok kaybediyorum.Save ya da save as sonra shift-delete...Hayat böyle ilelebet...

you look like... a perfect fit,
for a girl in need... of a tourniquette.
but can you save me?
come on and save me...
if you could save me,
from the ranks of the freaks,
who suspect they could never love anyone.

'cause i can tell... you know what it's like.
a long farewell... of the hunger strike.
but can you save me?
come on and save me...
if you could save me,
from the ranks of the freaks,
who suspect they could never love anyone.

it struck me down, a greyhound,
like peter pan, or superman,
you have come... to save me.
come on and save me...
if you could save me,
from the ranks of the freaks,
who suspect they could never love anyone,
except the freaks,
who suspect they could never love anyone,
but the freaks,
who suspect they could never love anyone.

come on and save me...
why don't you save me?
if you could save me,
from the ranks of the freaks,
who suspect they could never love anyone,
except the freaks,
who suspect they could never love anyone,
except the freaks,
who could never love anyone.

Birde kapaklar benziyor hafiften değil mi?

15 Mart 2009 Pazar

The Dead Weather-Ya Tutarsa

3-4 albüm kritiği yazmak üzereyken(U2,Pete doherty,The veils,Uzay hepari-sonsuza...) pek flaş olmayan bir haberin ajanslara bir süre önce düşmüş olduğu aklıma düştü.Sonuçta Jack White ile Meg White'ın kardeş olduğu yalanını da ortaya ben atmıştım. Ensest ilişki geleneği fazla Nip-tuck izlememe de bağlanabilir.Bunca şeye rağmen Jack white ölü doğacağı belli çocuklar doğurmaya devam ediyor. Sonuçta formül hep belli.Kılıfın değişmesi ne denli heyecan yaratır ki!Yine en fazla 2 albümlük serüveni olan ve sound olayını iyiden iyiye boşlayan Jack iyice antika oldu.Sanırım insanın mesleği kendini ölene kadar takip ediyor."The Raconteurs" garage ve grunge rajonuna uydu ve ilk albümle olabileceği her şeyi göstermişti. White stripes "Blue orchid" ile kendini tekrar edeceğini bas bas söylesede cool rocker sevdasının şatafatı bu gürültüyü bastırmıştı. Sonuç yeni bir grup daha! Jack White yine "ya tutarsa" diyor.Müzik işinde eski elemanları değiştirmek eski alışkanlıkları değiştireceğiniz anlamına gelmez. Jack sende artık bir poster starısın dostum.Bence değişen tek şey imajın...

10 Mart 2009 Salı

Doves-Kingdom of rust-Melankoliye ByPAS

Melankolinin romantizm tarafına doğru uzanması.Demirden kalpler-pas tutmuş sevişmeler-gri uygarlık...Doves hüzne kaldığı yerden devam ediyor.2009 da çıkacak albümden İlk single ortalarda dolanıyor...

Calvin Harris-Merrymaking at my place- Sabaha kadar Dans


Yaşından başından büyük işlere kalkışmaya çalışan bir disko topu.Eğlencenin hakkını veren bir dj bir o kadar electro-clasher...

http://rapidshare.com/files/42190124/Calvin_Harris-__Merrymaking_At_My_Place.mp3

8 Mart 2009 Pazar

Gloomy sunday

İkiz kardeşimin çok sevdiği bir şarkı.Ben Billie holiday versiyonunu o Diamanda galas versiyonunu seviyor.Sonra ortasını bulduk.
--------------------------------------------
Sunday is gloomy,
My hours are slumberless
Dearest the shadows
I live with are numberless
Little white flowers
Will never awaken you
Not where the black coaches
Sorrow has taken you
Angels have no thoughts
Of ever returning you
Wouldnt they be angry
If I thought of joining you?

Gloomy sunday

Gloomy is sunday,
With shadows I spend it all
My heart and i
Have decided to end it all
Soon therell be candles
And prayers that are said I know
But let them not weep
Let them know that Im glad to go
Death is no dream
For in death Im caressin you
With the last breath of my soul
Ill be blessin you

Gloomy sunday

Dreaming, I was only dreaming
I wake and I find you asleep
In the deep of my heart here
Darling I hope
That my dream never haunted you
My heart is tellin you
How much I wanted you
Gloomy sunday
http://www.4shared.com/file/72476947/35a330b7/13_Elvis_Costello_-_Gloomy_Sunday.html

HOLE-best sunday dress-Kasvetli pazarlar


Put on my best sunday dress
and i walk straight into this mess of mine
Put on my best sunday dress
and i walk straight into this mess....

Watching you burn....ahh ahh
Watching you burn....ahh ahh
Watching you burn....ahh ahh
Watching you burn....ahh

Pale blue eyes so young
Pale blue eyes so far away
Watch me with his sorrow
Forgive me all his pain

Ive come here to confess
To the wind and the rain and the glorious fame
And ive come here all undressed
For the numb and the dumb and they all the same the name

That you burn....ahh ahh
Watching you burn....ahh ahh
Watching you burn....ahh ahh
Watching you burn....ahh

Pale blue eyes so dumb
Pale blue eyes so far away
Take him too the river
Forgive us all his pain

ooh ooh im coming undone, he comes from the cold mine
I see you shine like a diamond
And curse us all goodnight

Put on my best sunday dress
and i walk straight into this mess off mine
and ive come here all undressed
all the posion and pain and i take what is mine

and you burn....ahh ahh
that you burn....ahh

Pale blue eyes so young
Pale blue eyes so far away
Take me too his sorrow
Forgive us all his pain

WATCHING YOU BURN....AHH AHH(put on my best Sunday dress)
WATCHING YOU BURN....AHH AHH
WATCHING YOU BURN....YEAH AH(put on my best Sunday dress)
WATCHING YOU BURN....AHH AHH
WATCHING YOU BURN....AHH AHH(put on my best Sunday dress)
WATCHING YOU BURN....AHH AHH
WATCHING YOU BURN....YEAH AHH(put on my best Sunday dress)

http://rapidshare.com/files/206745205/hole-best_sunday_dress.mp3.html

Put on my best sunday dress........


        • I love Melissa auf der maur

7 Mart 2009 Cumartesi

Benjamin Wetherill- Sen buzulların erimesi,eskimoların ısınması


"Unutulmuş" o kadar çok şeyi saklarız ki içimizde. Unutmak bazen utanmanın biçim değiştirmiş halidir."Benjamin Wetherill" o unuttuğumuz şeylerden bahsediyor.Kimi zaman "Kissing Under Poplars" deyip kavak ağaçlarının altında sevdiğimizi öpüyoruz kimi zaman "Black Waterside" deyip karanlık sularda yol alıyoruz. Fikret Kızılok hissiyatı gibi bir sesi var bu adamın. Şarkı söylemekten çok şiir okuyor.Sesinde şiir var.Atilla İlhan şiiri-Sezai Karakoç şiiri-bir sürü şair bir sürü şiir.Şiirin müziği gibi bir adam. Ağlamaktan çok ağlamaklı yapıyor.Zaten 2008'in en iyileri listemde torpil geçmeden ilk 10a girenlerdendi kendisi. http://www.sandmanmagazine.co.uk/
sitesinde gezinirken karşılaştım sanırım ona. Ya da o benle karşılaştı. Çünkü kalp kalbe karşıdır. Belkide ikimizde unutulmuş ne varsa onu yaşatmak için yaşıyoruzdur, kimbilir. Balad folk şarkıları sevenlere-unutulmuşa özlem duyanlara-"Sana baktım yıllarca hep aynı özlem penceresinden" diyenlere...

link yenilendi (21 kasım 2011'de)



Unutulmuş Kızlar Balladı

Bilinmez nerde bitmiş hangisi nerde başlar
Unutulmuş kızların mevsimlik sevdaların
Yalnızlığa uzun Kanlıca'da bir çınar
Savrulan yaprakları hicranlı sonbaharın
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların

Porno bir romandan birisi çıplak çıkar
Öbürü bir fotoğraf cebinde her oğlanın
Bazıları evlenir evlenmez boşanmışlar
Ne adresi belli ne adı bazılarının
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların

Yıldızlar prensesi oysa bir zamanlar
Suyundan çıktıkları masmavi aynaların
Kime dokunsalardı birden tutuşup yanar
Islak sıcaklığından kalın dudaklarının
Unutulmuş kızlar mevsimlik sevdaların

Esk şarkılara mı yoksa saklanmışlar
Tramvay duraklarına belki rüyaların
Harcanmış mutluluk ümitleridir yaşar
İçinde bir yerinde mutsuz ihtiyarların
Unutulmuş kızları mevsimlik sevdaların
A.İ

6 Mart 2009 Cuma

Hooverphonic-vinegar and salt-CACIK

Erkekleri sevmek kadınları sevmekten daha dürüsttür. Çünkü erkeklerin çoğu egolarının şişirilmesini beklemeden aklından geçeni ağzından çıkarıverir.Kadınlar ise ağzından bir şey kaçırmamak için elinden geleni yaparlar.Götleri şiştikçe kalplerinin biçimi göte dönüşürde farketmezler.
Erkekleri sevmek kadınları sevmekten daha dürüsttür.Çünkü kadınlar film karakterlerinden,kitaplardan ,boktan-böcekten etkilenip hayatlarını bunun üzerine kurabilecek kadar salaktırlar.
Ayol en sevdiğim yazar bana "senden bir şey beklemiyorum" diyen olursa bu işte bir şey vardır demektir diye tembihlemişti.Evet, mesela ben cuma namazından çıktıktan sonra hoşlandığım kadını nasıl bacak omza yapsam diye düşündüm.Çok daha fazla şey düşündüm ama fantazilerimi başka bir zaman paylaşayım!Erkekler böyle iken kadınlar çok saftır evet.
Oysa birinden bir şey beklememek zaten ondan beklenebilecek standart hallerin hepsini yaşadığı anlamına gelir.
Eğer bir kadın bir erkekten zarar göreceğini düşünüyorsa onun her söylediği lafı bile çok inceler.Hatta ince eler sık dokur.
Erkekleri sevmek kadınları sevmekten daha dürüsttür.Çünkü bekledikleri iki göğüs,bir vajina,birde selilütlü kalçadır en kötü niyetle.
Ama kadın bir çok şey bekler.Oysa hiç aynaya bakmaz.
Çünkü dev aynalarından boy aynalarına bakmaya vakitleri yoktur.
Gerçeği göremezler pek.
Sayın okuyucu ben çok kadın tanıdım.Çok erkek sevdim.
Şunu bilmeni isterim ki bazı erkekler hıyarsa bazı kadınlardan ancak cacık olur.
Ama bazı erkekler hep vardır, bazı kadınlar hiç yoktur.
Ve bazı erkeklerin diğer erkeklerle aynı olduğu anlar vardır.
Nedeni bazı kadınlardır.
Nedeni "sikerimböyleaşkınızdırabını" dedikleri andır.
Pardon salataya tuz ve sirke alır mıydın!?!

I...like the things that you hate
And you...hate the things that I like
But it hurts
Honestys your church
But sometimes
Its better to lie
I...am the vinegar and salt
And you...are the oil that dissolves
My frustration
Honestys limitation
But sometimes
Its better to lie
I am the vinegar and salt
And you are the oil that dissolves my frustrations

Limitations
But sometimes...
I dont dare to ask why

http://rapidshare.com/files/206004243/02_HOOVERPHONIC_-_VINEGAR_AND_SALT.mp3.html

5 Mart 2009 Perşembe

DUMAN-Şarkıya türküye laned olsunnnn


DİBİNE KADAR ve SENDEN DAHA GÜZEL ortalıkta dolaşmaya,kana yavaş yavaş karışmaya başladı. Bu yılın en iyi şarkılarından biri "Dibine kadar" olacak gibi görünüyor.Senden daha güzel ise bana garip bir şekilde Finger Eleven'ın "Paralyzer" şarkısının yandan yemişi gibi geldi.Çift cdlik albüm 18 martta sony den çıkıyormuş.İrlanda havası Kaan'a yaramış görünüyor.
dinlemek için: http://www.dumanlive.com

3 Mart 2009 Salı

Morrissey-Everyday is like sunday-Pazarın gelişi cumartesiden bellidir

"F.U.C.K Blogger DMCA takedown notification"
Evine çiçeklerle gelmiştim.Sen beni beklerken pencerede çarmıha gerilmiştin.Çiçeklerin arka cebimde olması sürpriz anlamına gelir.Orası benim saksım.Sende benim saksağanımsın.İçimde neler yetiştirdiğimi kimse bilmez oysa.Sen benim içimi bilmek istedin mi?

BİLME!
Kahvaltı yapacağız diye sözleştiğimiz bir gün.Çayım demli olsun.Cumartesi annelerinden kalma bir pazar bu gün sanki.Seni göz kapaklarından,diz kapaklarından öpüyorum.Gözlerini bana bir zarf gibi açıyorsun.Bu bizim birbirimizle aşk yapma şeklimiz.Ben senin beni kalp kapakçıklarımdan öpeceğin günü bekledim en çok. Dur bulaşıkları yıkayım dedin sonra. Sonra kedim öldü dedin. Sonrası hep malum.Falan filan kem küm.Çiçekleri vazoya koymayı unutma.Ben gidiyorum.

everyday is like sunday-everyday is silent and grey

'as i became a smith, i used flowers because oscar wilde always used flowers.' -moz (june 1984)

1 Mart 2009 Pazar

Chris isaak-we let her down

Chris İsaak bunu her zaman yapıyor.Western gitarları aşk şarkılarının içine modifiye edebilen bir günümüz John Wayne'i kendisi.Ve hiç ikilemde kalmadan söylüyor.Belki klişe şeyler,varsın öyle olsun.Kim klişe değil ki şu hayatta!Sanırım en önemlisi kendin gibi olmaktan taviz vermemek.Birileri gibi olmak için o kadar çok kıçını yırtan müzisyen var ki vokalleride en fazla yırtık dondan çıkan ses gibi geliyor.Chris öyle mi! Kadınların omuzuna yaslanacağı-hüngür hüngür ağlayacağı maço retro güçlü erkek modeline pek uygun."We let her down" klasik çizgisinden taviz vermediğini ama tavizsizliğin talihsiz bir tekrara tekabül etmediğinin tanığı hatta en güzel kanıtı.Albümü yorumların içine iliştiriyorum.Dinleyince yorum yazın.Hatta We let her down şarkısının tek linkini bana yollayın.Kotayı geçmişim!