28 Temmuz 2008 Pazartesi

Minareyi Çalan Kılıfını Hazırlar:The Courteeners- st. jude


Grup analiz:2006 da kurulan The Courteeners kısa sürede popüler oldu.Evet, 2 sene epey kısa bir zaman dilimi. Grubun debut albümleri st. jude u inceleyelim bakalım. Bu incelemeyi yaparken bir çok şeyi anlatmaya çalışacağım.(elimden geldiğince)


Kim ne derse desin (kim ne diyecekse) The Libertines kısa tarihine rağmen birçok grubu etkiledi. Pete Doherty ve Carl Barat’ın Allah’ın bir lütfü olan sinerjileri ve enerjileri gerek albümlerinden gerek sahneden insanlara fışkırıyordu. The Libertines çoktan miladını doldurdu. Ama İngilizler bir umut The Libertines’i yeniden canlandırma çabasında. Ama bunu Pete ile Carl’ı bir araya getirmekten çok yeni Libertinesler ortaya çıkartarak yapmaya çalışıyorlar. Buna en çok yaklaşan grup Larrikin Love idi.(ki onlar The Libertines yolundan gidip üstüne bir şeyler koymuş bir gruptu) Ama onlarda kısa süre sonra dağıldı. The Courteeners ise The Libertines e teğet geçen bir grup sadece. Bunu anlamak için müzik dehası olmaya gerek yok. Aslında çoğu İngiliz grup gibi The Courteeners da belli türlerin önemli gruplarından bazı özellikler almış. Hem bu sayede hem de biraz düzenleme ile ortaya eli yüzü düzgün şarkılar çıkarmışlar. The Libertines şarkıları çoğu İngiliz gruba göre daha çiğ bir sound da olduğu için dinlemesi ilk zamanlar için biraz zorlayıcı olabiliyor. Ama The Courteeners de durum farklı. Şarkılar çok rahat, anlaşılır ve kolay dinlenebilecek şarkılar. İsterseniz siz buna radyo dostu şarkılar deyin. Şimdi söyleyeceklerim İngiliz çoğu grubun temel dayanağı. Biz onların (Bizden kastım Türkiye ve Avrupa dinleyicisi) genel olarak belli başlı mainstream gruplarını biliyoruz. Mesela geçen post-punk grupları ile ilgili bir araştırma yapayım dedim;işin içinden çıkamadım. Hem mainstream hem de underground o kadar çok grup var ki ve bu sadece diğer bir çok tarza göre daha sınırlı alan içinde yapılmış bir araştırmaydı. The Courteeners ya da bir başka grubu eleştirirken en yakın örnekleri ele alıyoruz bu yüzden. Oysa The Courteeners The Libertinesten çok The Housemartins’ e benziyor. Bu benzerlik hem genel hem de şarkı bazında. The Courteeners’i bir çok kişiye tanıtan parça No You Didn't, No You Don't isimli parçaları. Ve bu parça The Housemartins’in “hopelessly devoted to them” şarkısına çok benziyor. Genel olarak dinlenme kolaylığı ve şarkı da atraksiyonlar bile benzer seviyede. Şarkıların benzer olması benim için sorun değil. Benzer bile olsa insan üstüne bir şeyler ekler. Daha iyi hale getirir. Ne yazık ki bu da yok. Ben Türk olarak bunu görüp anlıyorken NME bu grup için “The new Manc messiahs? Diyor. Birçok müzik yayını grubu övüyor. Kimileri orta halli eleştiri yaparken The Libertines’e benzetiyor. Oysa grup sağ gösterip sol vuruyor. Bunlar ilginç şeyler. Bazı yerlerde okuduğum ve benim de daha önce fark ettiğim şey elemanların "what took you so long" şarkılarının girişinin İnterpol’un hands away’ine benzediği. Ama İnterpol’ü de başka gruplara benzetebiliriz; işin bir de o yönü var ama oraya hiç girmiyorum. İlerde bir zaman Post-punk dosyasında onu işlerim sanırım. Diyeceğim şu ki; onca imkânı olan bu gruplar neden üretmek için çalışmazlar. Kendi medyaları da kendilerini pohpohlar durur. Buna benzer olay Türkiye’de olsa çok acımasız davranabiliriz. Çünkü kendi gruplarımızı garip bir şekilde hiç sevmeyiz. Bu da ayrı bir tartışma konusu tabii. Bu lafımı okuyup sen niye Türk gruplarını yazmıyorsun o zaman diyebilirsiniz. Yazmayacağımı kim söyledi?

Hiç yorum yok: