2 Nisan 2009 Perşembe

U2-No line on the horizon-Büyük grup olmak zor iş

Organik beslenmenin yararlarını artık bilmeyen yoktur.Doğal yollardan beslenmek bu kadar önemli olmasına rağmen kimimiz sebze yemeklerine uyuz olur;pazardan aldığımız meyveleri alıp dolapta çürütmeyi alışkanlık haline getirmişizdir.Etçil olmak hayvanların bazıları ile en imalı benzerliğimiz doğal olarak. U2’da en baştan organik müzik yapmaya yeminli arkadaşlardan oluşan bir grup olmasına karşın zamanla inorganik bileşenleri müziğine ekleyerek kimilerinin ağız tadını kaçırdı.Bunda müziğin önüne geçen düşünsel bir durum vardı aslen.Zaten bazı büyük adledilen grupların seveni kadar sevmeyeni de çoktur.Ve kiminin büyüklüğü yaptığı şarkılardan kimininkide tavırlarından-felsefelerinden kaynaklanır. Mesela ben Bono’yu her gördüğümde aklıma Ayna grubunun solisti Erhan Güleryüz gelmesine rağmen dinlemeye çalışıyorum.Yüzümde tarif edemediğim bir gülümseme ile birlikte.Her ne kadar biz grupların ya da müzisyenlerin yaptığı işlerden çok cisimlerine takıldığımız için onlara karşı tutumumuzun ne kadar objektif olduğunun kararını veremeyiz.Hele grup büyük gruplar liginde ise pitchfork gibi müzik kritik siteleri ve kimi dinleyici sabit fikirli davranıp ne yapılırsa yapılsın gruba kırık not verir.Bono’nun iticilik ile bilirkişilik arasında seyreden durumuda buna tuz-biber olmaz değil.Ben tanrıyım Noel’de benim oğlum demesi gibi mesela.Oysa grup üyelerinin epey dindar olduğunu söylememe gerek yok.Şov dünyası bazen müziğin önüne geçer hep.Bu yüzden Bono jim morrison ile John Lennon arası politik-şiirsel adam olma yolunda bir figur haline geldi denebilir. Söylediğim ikonların ölü olması onları eleştirecek isteğide öldürdüğü için Bono’yu yermek çoğumuzun işinede geldi. Samimiyetsiz bulmamızın bir sebebi de buydu belki. Oysa 'Joshua Tree' albümü sonrası Brain eno U2 için: “ onlar enstrümanlarından çıkan seslerden değil içlerinden gelen ses ile müziklerini yapıyorlar” benzeri bir lafı neden kullanmıştı. Ki 2008’de kolpa Coldplay ve Keane gibi gruplar başta olmak üzere U2 albüm çıkarmadan onlar gibi müzik yapmak için yoğun çaba verdiler.Oysa müzikte atmosfer oluşturmak müzisyenliğin dışında şeyler ister. Bir arkadaşın bloguna şöyle bir yorum yazmıştım. “U2 pek dinlediğim bir grup değildir.Bir çok kişide bu konuda hem fikir olmasına karşın 2008de bir çok grup U2 gibi olmak için yarıştı durdu.Ona buna verdi durdu evet ciddiyim.Bu ne garip bir çelişki Yarabbi diyor şair.Ayrıca "Pop" albümlerinin vasat olmadığını düşünüyorum.Hatta "If You Wear That Velvet Dress" gitarla uğraşan insanlar için bir çeşit vahiydir.Her şarkı sadece dinlensin diye yapılmaz.Örnek alınsın istenedebilir.Lakin Bono'yu sevmem ben.Allah bilir.”

İşte U2 da asıl konuşulması gereken Bono’dan çok Edge’nin ender gitarist zekasının nasıl çalıştığı hakkında olmalıydı.Ya da başka başka şeylere daha bakılmalıydı. Her albüm liriksel olarak güzel edebi metinlerin olmasının yanında, bir çok müzik türünün (post punk,new wave,pop,rock hatta gospel basitliği ) altını üstüne getiren bir anlayışla çizilmişti. Her ne kadar 'Achtung Baby' bir başyapıt olarak görülsede en rutin duygulara sığınan çalışması ise bence buydu.
Bunca şeyi söyledikten sonra şunu söylemek gerek. U2’nun büyük grup olmasının altında ne yaptığını bilen,ne söylemek istediğinin farkında bir grup var. Her albümlerinde en az 2 şarkı gelecek için atılmış bir bumerang.Nedeni hem ilerden hem geçmişten beslenmesi. U2 bunca şey yapmasına rağmen kafalarda ki belirsiz U2 imajı bu bumerangın Bono’nun kafasında patlamasına sebep olacak gibi görünüyor.
Şu an son albümleri olan No line on the horizon’u hala iyice dinleyemesemde müzisyenler için farklı şeyler vaat edebileceğini düşünüyorum. Ki Bono’yu sevmesemde “white as snow “ gibi şeyler yazabilmesi gündelik bir adam olmadığının yeterli sebebidir.


Hiç yorum yok: