24 Nisan 2009 Cuma

İyi şarkılar yapmanın ve albüm satmanın yolları

-Bu devirde Albüm satmak zor-Cenk Eren öyle diyor.Türkiye'de 100 bin satan çok büyük adamdır diyede ekliyor.Albümden para kazanmak zaten imkansız.Eddie Van Halen'in Michael jackson'un "Beat it" inde attığı kısa solo için 1 milyon dolar aldığı dönemler çok çok gerilerde kaldı.Burun kıllarınızla solo atıp, nefesli bir alet çalsanız bile artık bu imkansız.Neyse konuya dönelim.Malum, ülkemizde albüm satmak pek kolay değil. Bunun başlıca birkaç nedeni var denebilir.Aslında bir sürü neden dallanıp budaklanabilir.Dallardan birisinin bizim götümüze de haşırt diye girmesi muhtemel olabilir.Ama en önemlisi hiç kuşkusuz internet.(vay be ne tespit) Bir diğeri orijinal albüm alın diyenlerin bile orijinal albüm almaması. Ama bence en önemlisi insanları albüm almaya yitecek kadar heyecan oluşturamayan grup ve müzisyenler. Herkesin birbirini birilerine benzettiği-bu şunun çakması dediği bir ortamda pek bir heyecanın olması beklenemez zaten.Ayrıca kendi grup ve müzisyenlerimizi küçümsediğimiz çok açık. Açıkçası ben kişisel olarak ülkemizde ki grup ve müzisyenlerden orijinal ya da marjinal bir şey beklemiyorum. Bunun sebebi bunu yapacak potansiyellerinin olmaması değil. Bunun sebebi 90ların başında müzikal olarak artık her şeyin denenmiş olması sayılabilir. Bu açıdan ülkemizde ki grup ve müzisyenlerin iyi şarkılar yapması benim için ve sanırım çoğu dinleyici için yeterli bir beklenti. Hani şu “samimiyet” denen şeyin yeni çıkan bir çok grupta olmadığını düşünüyoruz ya. Eskiler zaten eskidi diye düşünmemiz ise ayrı bir konu. Söyleyecek,konuşacak,tartışacak o kadar çok şey var ki. Bu yüzden konuyu burada bitirip The Ting Tings ve The Virgins gibi gruplardan biraz 80lerden örnek vererek nasıl albüm satılır konusunu işleyelim. Satan albümün sırrı nedir gibi şeyleri açıklamaya çalışacağım.
----------------------------
Olaya taze bir örnekten, 2008’in minimal ama çok satan bir işinden başlayalım.Yok "Duffy" den bahsetmeyeceğim. The Ting Tings çok satmaktan ziyade Madonna’yı listede ki yerinden edince tüm müzik kanallarının pompası ile kendilerinden hayli söz ettirdiler. İ-pod reklamlarında bile onları duymamız yeterince yer edindiklerine delalet denebilir. Sonra festivaller,defileler ve şov programları derken aldılar başlarını gittiler.Bu iki kişiden oluşan müzik grubunu listelerde parlatan şey neydi?
1-Biri erkek biri dişi olunca iş yapması kolay oluyor. İnsanların zihninde The White Stripes hoş ama sonradan uyuz eden bir hale gelince daha pop bir grubun başarı yakalaması kaçınılmazdı. Zaten şu anda içinde kız olan gruplar çok revaçta. Müzik şirketleride bunu çok önemsiyor. Ne demişler : "at gibi yarrağın olacağına fındık kadar yarığın olsun". Eee haksız bir lafta sayılmaz bu.
2- Akılda kalıcı pop melodilerini iyi tespit edebilmeleri ve bundan şarkı düzmeleri-şarkı düzenlemeleri ayrı bir yetenek.
Sonuçta Nirvana bile bir pop grubudur nihayetinde. Sadece biraz daha sertleştirilmiş hali. Bu yüzdende The Wrestler filminde Mickey Rourke ‘un dediği gibi Kurt ne zaman ortaya çıktı müzikte bir ucubeleşme dönemi başladı. Bunun sorumlusu Kurt Cobain olmasada.
Ama her şeye rağmen pop melodileri en sevilen tüm şarkılarda mevcuttur değil mi? Lakin The Ting Tings bu melodileri kendi bulmuyor ya da oluşturmuyor. Geçmişin tozlu arşivlerinden nadide şarkılardan en vurucu kısımları cımbızla çeker gibi çıkarıp alıyorlar.
Şimdi o pek meşhur şarkıları “that's not my name” in aslında pek bir arak şarkı olduğunu söylesem. Eğer “Toni basil” in “mickey” adlı 1982 de çıkan parçasını dinlerseniz ne demek istediğimi anlamış olursunuz. Parçanın en vurucu ve akılda kalıcı yerleri resmen sömürülmüş.
Zaten albümde kendini dinlettiren her şarkı bir yerlerden tanıdık geliyor. İşte bunun sebebi parçaların en hassas yerlerini almaları. Her ne kadar Franz Ferdinand’ın “Take me out” u arak olsada The ting tings “shut up and let me go” da “Take me out” dinamiklerini şarkının içine yediriyor. Birde The white stripes “seven nation army” vari bir klip işin cilası oluyor.
Şu an ismini hatırlamadığım bir parçası “smells like teen spirit” bir parçası da Sia’nın “breathe me” gibi başlıyor.
Bu demek oluyor ki insanların aklında yer etmiş sesleri ve riffleri şarkılarda kullanmak insanlara eski bir dost ile yeniden karşılaşmak gibi geldiğinden bundan memnun oluyorlar. Ve şarkılarınız tabiri caizse “tutuyor”. 10 şarkılık albümün hemen hemen her yerinde tanıdık melodiler mevcut. Sıradan ve Slogan sözler ile bu birleşince bir çok kişiyi tavlamanız zor olmuyor. Ama dikkat ederseniz bu araklama işini birbirinden ayrı tarzlarda ki gruplardan yapmanın daha faydalı sonuçlar doğuracağını görmüş oluruz. Çok iyi bir arşivinizin olması şart. Bu açıdan danışmaya müracat ediniz.
--------------------------
Ve The ting tings kadar olmasada yeterince pop bir iş yapan The Virgins gerek şarkılarında ki funk yapı ile gerek klipleri ile biz “harbi piçiz” diyorlar. Oysa ki “Rich Girls” adlı şarkıları 80lerde önemli hitler çıkaran ama müzik tarihinin balık hafızalı olması yüzünden unutulan Hall & oates “maneater” şarkısı ile Pulp Fiction Soundtrack’in de de bulunan “Kool & The Gang” in “Jungle Boogie” sinin bir karışımı. Şarkıları dinleyip nasıl bir karışım olduğunu görmek zor değil. Keza albümde ki parçalardan bazıları ya “A-ha” dan alınmış bir melodi ya da “Human league” dan kotarılmış minimal ama keyifli tınılar. Çocukların kafası iyi çalışıyor ki bunu “teen lovers” adlı parçada da ortaya koyuyorlar. Melodi tanıdık geliyor değil mi?
------------------
Bir çok albümü örnek vererek bir çok şarkının orjininin aslında nereye bağlı olduğunun altını çizebileceğimi düşünüyorum ama buna zaman yetmez. Esinlenmek daha doğrusu feyz almak her ne kadar doğal bir seleksiyon isede bunun intihala kayması iyi değil. Çünkü bu müziğin gelişimini engelleyen ve heyecanı yok eden en temel sebep. Türkiyede buna en iyi örneklerden birisi "Teoman" sayılabilir. Ki ona şarkı veren Barlas bile epey arakçı bir arkadaşımız.Mesela Özlem Tekin'e verdiği önemli şarkılardan biri olan "Aşka dair" neredeyse
"Robert miles"ın Trt fon müziği olarakta bilinen "fable" şarkısından kopta gel bir çalışmadır. Yeni seslerin ve yeni söz yazma biçimlerinin gelişmesi ancak geçmişle kesişip ondan öteye geçmekle olur.Size 'Derek william dick' namı diğer Fish (Marillion)gibi ya da Morrissey gibi ya da bob dylan gibi ya da jason molina gibi söz yazın demiyorum. Ya da Yasemin Mori gibi ortaya karışık cümleler koyun da demiyorum. Ya da "Sakin" gibi. Çünkü küçük gruplar ve genç müzisyenler işin başında müzik yapmaktan çok mesaj vermeye çalışırlar. Ya da Ogün Sanlısoy'un "Büyüdük aniden" adlı 2009 yapımı şarkısı gibi "wonderwall"un yandan yemişi gibi başlayıp sonra demogojik sözlerle tribüne oynamaya çalışmayın. Ya da lan yeni şarkılar hiç içten değil. Baksana Ayla Dikmen "Anlamazdın" nasıl bir parça diye kendinizi kandırmayın.Çünkü samimi diye düşündüğünüz şeylerin aslında hiçte samimi olmadığını görürsünüz.Ayla Dikmen "Anlamazdın" ın Dusty Springfield'ın icra ettiği "You Don't Have To Say You Love Me" ile aynı kandan olduğunu görünce.
-------------
Yarın bir gün “Yazoo” nun “Don’t go” sunu bir dance rock grubunda ya da “orchestral manoeuvres in the dark” ’ın (OMD) bir şarkısını bir post punk grubunda ve ya “Junior” ın “mama used to say” ini bir yeni nesil soul-gospel-funkçı da ya da İcehouse’un “hey little girl” ü yeni nesil new wave grubunda bir şarkı olarak görürsem pek şaşırmam. Çünkü fazla bilinmeyen ama melodi olarakta unutulmayan grupların yeniden yeniden evrilişini hep beraber göreceğiz. Gönül ister ki birileri “Toto” nun “rosanna” sı gibi şarkı yapsın. Ya da “Dee C. Lee” nin “see the day” gibi orkestrasyonlar ortaya koyabilsinler. Bu açıdan genç müzisyenlere bol bol 80ler dinlemelerini tavsiye ederim. Çünkü günümüze adapte etmeye en muntazam dilim 80lerin müziğinde saklı denebilir.
------------------------
Ülkemizde ki çoğu müzisyenin ve grubun en büyük eksiği iyi bir dinleyici olmamasından kaynaklanıyor bu açıdan. Müzikal klişeleri bilip ona göre davranmaktansa klişeleri yıkmaya çalışmak gerek. Durum böyle olunca yeni nesil pop ya da rock gruplarının yeni şarkılarına bakarsanız sürekli “param yok” gibi kelimeleri şarkılarında kullandıklarını- krizi bu açıdan değerlendirmenin kendilerine para kazandıracağını düşünüyorlar sanırım. Bu tarz klişelere ya da duygusal aşifteliklere kaymadan müzik yapmak emin olun zor değil. Diğer yandan bohem indie grubu gibi davranmaktanda vazgeçmek gerek. İstanbullu bir çok grubun bu havası beni epey güldürüyor. Tamam, yaptığınız şeyi önemseyin ama kimse daha önce bunu yapmadı gibi pozlarda kesmeyin.
Müzisyen olmanın insan olmaktan önce gelmediğini bilerek müzik yapmanın en büyük samimiyet olduğunu bu açıdan unutmayın.
Gönül ister ki Black'in "wonderful life" ı ya da Crowded house'un "Don’t Dream It’s Over" ı gibi huzur veren parçaların yanında "dance of the bad angels" gibi özel şarkılar yapacak içten müzisyenler yetiştirebilsek."Forget Her" gibi şarkılar yazıp albüme koymasak. Bu uzun ve abudik gubidik yazıda her ne kadar albümde ki şarkıların tutması için yollar göstersemde(zaten siz bunları biliyorsunuz-siz her şeyi biliyorsunuz zaten sayın okuyucu) iyi bir şarkı yazmanın hala bir formülü yok.

1 yorum:

ceren dedi ki...

bu yazın tek kelimeyle ''leziz'' olmuş.. insanın tekrar tekrar okuyup beynine kazıyası geliyor.