24 Kasım 2008 Pazartesi

And Also the Trees-Karanlıkta Koşarak Kaybolanlar


Burayı az çok takip eden herkes benim dinlediğim tarzların tınılarını hissediyordur sanırım.Post punk,gotik,akustik,surf,folk,blues ağırlıklı dinliyorum desem pek yalan olmaz. Mesela "crystal castle" gibi grupları pek dinlemem hatta iplemem. Müzik tarihi zaten kimi nereye koyacağını az çok biliyor. Eğer bir grubun ya da müzisyenin hedefi kalbe yuva yapmaksa ve şarkıları ruhtan besleniyorsa er geç istediğine ulaşıyor. Mesela "Joy Division" ın hala unutulmamasının en büyük sebeplerinden biri budur. "İan" cümlelerini tavan arasına bırakıp kendini asmasaydıda mutlaka hatırlanırdı. Ama bazı müzikler için sonucu görebilmek çok zor değil. Müziğin ağırlığı cismin ağırlığının önüne geçince bedenin yaşayıp yaşamaması pekte önemli bir ayrıntı değil onlar için sanırım.
And Also the Trees'de ruhunu karanlıktan alan bir grup. İpin ucu 1979lara uzanıyor. Artık pek bilen-dinleyen yok. Bunun sebebi Joy Division'dan Scott Walker'a Siouxsie & the Banshees ve The cure'a ve Nick Cave hatta David sylvian'a kadar farklı bir karanlık listenin diğer tüm gölgeleri kendi karanlığında boğmasından ileri geliyor muhtemelen. And Also the Trees de bu karanlıktan her iki anlamda nasibini almış. Hem boğulmuş hemde boğulurken kendi tekrar tekrar doğurmuş. Simon Huw Jones sesini bir çok kişiden ayrı tutuyorum. Şahsen beni çok etkileyen bir vokal. Açıkçası yeni dönem cilalı bir çok post punk grubu plastik yalnızlıklarını bizlere aşılamaya çalışırken (misal editors) bu grupların gözden çıkması ilginç. Hüznünüzün sponsoru yoksa ya da yalnızlığınızın promosyonu yeterli değilse bir öneminiz yok günümüzde.
And Also the Trees aslında bulunduğu gotik atmosferden mutsuz değildir. Çünkü herkes kendi kaderini yaşar. And Also the Trees gibi grupların kaderi ise yalnızlıklarına adaşlar bulmak.
And Also the Trees - (Listen For) The Rag and Bone Man (2007)

Hiç yorum yok: