23 Eylül 2008 Salı

The Grates - Teeth Lost, Hearts Won (2008)

Yeni nesil gruplardan Paramore(sevmem) vokali Hayley'in emo vokal anlayışının bir kısmının kısmen alınması ve Yeah Yeah Yeahs(zaman zaman severim) vokali Karen O.'nun vokalinde ki nevrotikliğin ve fazla seksapelliğin seyretilmesi ve bu iki grubun müziğinin karışımı gibi gelen sedası ile dikkat çeken bir grup The Grates.Şöyle bakınca 3 kişilik bir grup için tatminkar bir sound var diyebiliriz. Ve dediğim gibi The Grates vokali Patience Hodgson bacımız 44 saniyelik "The Fun In Every Start" ile bile sesinin kıvrımlarını başka kıvrımlarını göstermeye gerek görmeden bize cömertçe bir içtenlikle sunuyor. Öyle her zaman yeni yeni şeyler beklemekten çok bazen de var olan güzel grupların izinden giden dinlenesi gruplara ihtiyaç olduğuda makul bir istek değil midir? Öyledir pek tabii ama The Grates bu etkileşimlerin üstüne de bir şeyler katmış. Katmaya çalışmış demek biraz ayıp olabilir gibi geldiği için böyle dedim. Elbet ki "piyasa müzik yapmak" diye tabir edilen mainstream akımına dahil müzikal mantığı kendi bileşimleri içine almaya çalıştıkları yerler ve bazı yönler grubun o kadar fazla kendini pervasız hale de getirmediği kesin. Bir karnaval yapısı müziklerinde var.Ki kapak tasarımı bunu ilk temasta bile açık ediyor.Bu karnaval müzik zaman zaman yorucu oluyor(benim gibi sessizlik sevdalıları için) ama özellikle bazı parçalarda ("Burn Bridges") hoş bir yere de temas ediyor. Hani ben elit indie müzik yazarı saptaması yapmaktan ziyade müziğin gerçek elementlerini yoldan saptırmamaya çalışıyorum ki dinlemek isteyen müzik seviciler ağız tadından mahrum kalmasın. Ki keyifli bir şeyler bulma ihtimaliniz düşük değil. Tavsiye edilir ki yazıyoruz değil mi?

Albümü indirmek için linke tıkla! THE GRATES

5 yorum:

dadagu dedi ki...

çok eskiden wire diye bir grup vardı, ara sıra dinleyip yeni soundlar hakkında eski fikirleri pekiştirmek yararlı olabilir.

Şehirli Derviş dedi ki...

Dadagu o kadar geriye gitmeye pek gerek yok aslında.Çünkü bu grubun Wire dinlediğini pek sanmıyorum.Şarkı süreleri kısalığı açısından benzerler ama ne bileyim...Bir de Wire'ın yeni albümü çıktı dinlemek gerek.(indirdim ama dinlemedim ne yazık ki)

dadagu dedi ki...

yok, ben hiç "wire dinleyip ona göre bir yol haritası çizelim kendimize" dediklerini düşünmedim. sadece şöyle bir şey geliyor aklıma,ardı ardına gelen bir pink flag ve chairs missing, daha takvimler 80'leri göstermemiş üstelik,düşünsene bir... yani genç arkadaşlara "kardeş sizin yaptığınız zaten yapıldı" gibi ümit kırıcı şeyler söylemek bana uymaz, ama durum aynen öyle. wire çıtayı çok yükseğe koymuştu.son albümlerini dinlemedim, ben de bulup dinleyeyyim (malum yöntemle:) )

dadagu dedi ki...

myspace'de bulup dinledim son wire albümünü. kendileriyle hukukum eskidir, o nedenle wire ı beğenmek çok zor değil benim açımdan. eğer dinlemediysen (ve bu satırları okuyan başkaları varsa) "pink flag" ve "chairs missing" i tekrar tekrar öneriyorum. konu the grates'den açılmıştı, grates in müziğini birebir wire a benzetmek her iki tarafa da haksızlık olur.ama konsept olarak bazı paralelliklerin üzerinde durmak ve bilinçli tüketiciyi kaynağa yöneltmek isterim.

Şehirli Derviş dedi ki...

Anladım:)Konu kaynağa inmekse ki bu blogda sadece günü birlik ya da "yeni nesil" grupların sözünden çok "kök gruplarının" sözü daha çok geçer.O açıdan Wire her zaman baş tacıdır.Ki tam bir underground portre çizerler duruşları ile bence.