29 Nisan 2009 Çarşamba

Thy hand, belinda; darkness shades me:
On thy bosom let me rest:
More I would, but death invades me:
Death is now a welcome guest.

When I am laid in earth, may my wrongs create
No trouble ,no trouble
in thy breast,

When I am laid in earth, may my wrongs create
No trouble ,no trouble
in thy breast;

Remember me,
remember me,
but aaaaah
forget my fate,
Remember me !
but aaaaah
forget my fate,

Remember me,
Remember me,
but aaaaah
forget my fate,
Remember me !
but aaaaah
forget my fate.

26 Nisan 2009 Pazar

Ugly casanova-Cat Faces-Tüm kazanovalar çirkin tüm kediler miskin




my heart's stopped pumpin but my blood is still alive.
the rain hits the ground and the trees they dry it up.
my eyes wake up but my brain is sleeping fine.
one more thing for you and i to do before we shut our eyes
you blame me and i'll blame you, and we're both right.
cuttin cat faces in the pines.
they say his teeth are wood and they want pictures of him.
the rain hits the ground and the trees they dry it up.
my chain hits the wood and the wood it turns to dust.
i picture you as if you were a pine.
my heart's stopped pumping but my blood is still alive.
we're wood screws, all of our lives.
and we're wood screws, all of our lives.
well my heart's stopped pumping but my blood is still alive.
i lay down with the southern range.
swallows drop in and dash the sky,
tracing lines of cursive on the horizon.
cutting cat faces in the pines.
mark the path back to the point of departure.
two by two and four by four the pines they lay down,
and i lay down with the southern range.

Patrick Wolf-The Bachelor-Operada Yalnız Olmak


Vitrinde görüp çok hoşumuza giden bir urba, camekânın arkasından göründüğü gibi üzerinizde güzel görünmeyebilir. Çünkü satın aldığınız sadece elbisedir. Güzelliği satın alabileceğimizi sanmamız ise yanımıza kar kalır. Ruhu olmayan mankenin duyguları da olmayacağından güzelliği olduğu gibi yansıtır. Oysa bizim bedenimize göre biçilmiş bir entari ruhumuzun obezliğinden bedenimizde pot durabilir. Patrick Wolf ise eline ne geçerse üzerine giymeye meraklı bir çocuk-kadın-erkek-aşık-ölü.


“Battle” şarkısını kaydetmeden önce “Patrick Wolf” Black Flag’dan “Nervous breakdown” dinlemiş gibi yapıyor. İçine “henry rollins” kaçmış gibi görünsede bir gözüde duvarda ki yırtık Sex Pistols posterinde. Sid vicious ona göz kırpıyor. Sonlarına doğru birde “matthew bellamy “ çığlığı basıveriyor.Aman Allahım! “Vulture” ise Patrick’in Calvary tepesinde bağıra çağıra “Devo” şarkısı coverlamış halini anımsatıyor. Ama kendine özgü Dark wave çivilerini kendi eline kendi çakıyor. “who will” ile daha önce içinde “is it?” dediği yerden türküsüne devam ediyor.Kalbi kırık ama başı dik. Koro kullanımı yerli yerinde olsa da şahsen daha alengirli bir şey beklentimizi biraz mahcup ediyor.Çok koro çok Koro çok kullanıyor.Ona yakışsa da bu çoğulluk ve çokluk hissi onu şarkılarda tek tipleştiriyor.Bizide yoruyor. “The Sun Is Often Out” ile albümün aslında bir “soundtrack” olarak hayali bir film için yapıldığını fısıldıyor. İçinden “kronos quartet” çıkıyor şapkanın. Bazen eli “Klaus nomi”de bazen eli “Kitaro” ya kadar uzanıyor.”Damaris” ve “the Messenger” en net gösterge o açıdan. Çoğu parçasında uzak doğuya ait o melankolik haleti ruhiyenin tınıları mevcut zaten. Kullanılan değişik enstrumanlarda buna olanak sağlıyor.Bunlarda yetmezmiş gibi “Theseus” şarkısının ortalarından sonlarına kayarken kimi yerde birlikte sahne almışlıkları olan Owen Pallett’e yakınlaşarak “This is the Dream of Win & Regine" selamı veriyor. Zaman zaman “Took You Two Years to Win My Heart” vari dolaylamalarda cabası.” Hard Times” ile her şey var bir de oryantal koysam ne olur diyor.” Thickets” gibi bir şarkıda Braveheart izledikten sonra yazılıyor sanırım. Bir sürü albüm bir sürü film Patrick Wolf’un evinin zeminine saçılmış. Bir o kadar kitap ve altı çizilmiş cümle cabası. Zaten Patrick başından beri ulu önderi David Bowie gibi daldan dala konmaya çalışsada kendine biçilmiş elbiseleri reddedip zora koşuyor. Kurt içgüdüsünün cesur ve zor olana odaklanması gibi. “Only hungry for you” demek isteyeceğimiz bu albüm Ziyafetten aç dönen yetimlere çeviriyor bizi.


Seslerden örülmüş kızlık zarını hırslarla bozuyor.Bu durum bana şunu hatırlatıyor: “kızların masum kalması çok zordur. hepsi beş yaşına gelmeden kadın olurlar. entrika öğrenmek zorundadırlar. fitne, fesat öğrenmek zorundadırlar. kadınlık, hayalleri temiz kalmış kızların, içlerinin kirlenmesi demektir” gibi…
Patrick Wolf büyüdükçe içinde ki küçük ironik organik kız ve oğlan çocuklarını cinselliği ile deneyselliği arasında zedeliyor. Gözlerimiz müzikal şatafat ve arzularının mastürbasyonundan çok bir “London” bir “augustine” görmek istiyor. Onu biraz daha kendisi gibi olacağı zamanları gözlüyoruz.

David Bowie-Pat Metheny-This is not America -This is not a miracle


"this is not a love song" ya da "this is not real love" ya da "this is not enough" oysa "your love alone is not enough "

Bir sürü türevin türevi "not" edilecek şarkı varken "Barak yarrak Obama" ya ülkem semalarından şöyle bir şarkı göndermek isterim.Lobi faaliyetlerinin fon müziği olabilecek nitelikte bir şarkı olarak "This is not America". Her yerinden farklı okumalara müsait bir David Bowie & Pat Metheny altmetini.Usta bir gitarist ile çağdaş bir ozan bir araya gelirse ne olabileceğinin kanıtı.David Bowie'ye hayran bırakan ince seçici geçirgen sözler cabası(this is not America-this is not a miracle)

A little piece of you
The little peace in me
will die
For this is not America
(sha la la la la)

Blossom falls to bloom
This season
Promise not to stare
Too long
For this is not a miracle

There was a time
A storm that blew so pure
For this could be the biggest sky
And I could have
The faintest idea

Snowman melting
From the inside
Falcon spirals
To the ground
So bloody red
Tomorrows clouds

A little piece of you
The little piece in me
will die
For this is not America
(sha la la la la)

There was a time
A wind that blew so young
For this could be the biggest sky
And I could have the faintest idea

This could be the biggest sky
This could be a miracle
This could be ...


"This Is Not America" is a song from the soundtrack for the film The Falcon and the Snowman.
The track is the result of a collaboration between the jazz fusion Pat Metheny Group and rock singer David Bowie who provided the lyrics and vocals.


http://rapidshare.com/files/226141895/This_Is_Not_America.mp3.html

24 Nisan 2009 Cuma

Sende Mor Adamlar Görüyor musun?

The George Edwards Group

Tüm suç Bill Callahan'a ait. Ondan şarkılar dinlerken "Eid Ma Clack Shaw" ve yeni albümünü "adresine ulaşmayan intihar mektupları" gibi beklerken başka bir grupla tanışmış oldum.Sanırım aynaya her baktığımda Scott Walker'ı görme nedenim bu yüzden.Karanlık folk şarkılarının kırkı çıkmamış bebeklerin evinde dinlenmesi ne kadar sakıncalı ise http://www.dragcity.com/ den çıkan albümlerin bazılarını dinlemekte o kadar bildik bir acıyı göğsünüze çörekleyiveriyor.İşte "Wintertime" böyle bir şarkı. Karanlık Kış günleri.Lafım ona Bill Callahan bir nevi kader arkadaşı Jason Molina gibi tavan arasında unutulmuş bir düğünlük gibi beyazdan siyaha doğru devriliyor. Çınarlar kesildiklerinde gölgelerinin kendilerinden önce yere devrilmesi gibi.
Bunun yanında aşağıda henüz benim bile dinlemediğim şarkıları mektubun altına iliştiriyorum.


The Lampshades - Scotland

The Lampshades - Yenlo

The Lampshades - I'm So Different

The Lampshades - My Boyfriend's Band

Rock Plaza Central - (Don't You Believe The Words Of) Handsome Men (2009)

Rock Plaza Central - My Children Be Joyful (2006)

Rock Plaza Central - The Things That Bind You (2003)

Rock Plaza Central - I Hope You Live Long (2003)

voxtrot - trepanation party


the late call - linneathe late call

İyi şarkılar yapmanın ve albüm satmanın yolları

-Bu devirde Albüm satmak zor-Cenk Eren öyle diyor.Türkiye'de 100 bin satan çok büyük adamdır diyede ekliyor.Albümden para kazanmak zaten imkansız.Eddie Van Halen'in Michael jackson'un "Beat it" inde attığı kısa solo için 1 milyon dolar aldığı dönemler çok çok gerilerde kaldı.Burun kıllarınızla solo atıp, nefesli bir alet çalsanız bile artık bu imkansız.Neyse konuya dönelim.Malum, ülkemizde albüm satmak pek kolay değil. Bunun başlıca birkaç nedeni var denebilir.Aslında bir sürü neden dallanıp budaklanabilir.Dallardan birisinin bizim götümüze de haşırt diye girmesi muhtemel olabilir.Ama en önemlisi hiç kuşkusuz internet.(vay be ne tespit) Bir diğeri orijinal albüm alın diyenlerin bile orijinal albüm almaması. Ama bence en önemlisi insanları albüm almaya yitecek kadar heyecan oluşturamayan grup ve müzisyenler. Herkesin birbirini birilerine benzettiği-bu şunun çakması dediği bir ortamda pek bir heyecanın olması beklenemez zaten.Ayrıca kendi grup ve müzisyenlerimizi küçümsediğimiz çok açık. Açıkçası ben kişisel olarak ülkemizde ki grup ve müzisyenlerden orijinal ya da marjinal bir şey beklemiyorum. Bunun sebebi bunu yapacak potansiyellerinin olmaması değil. Bunun sebebi 90ların başında müzikal olarak artık her şeyin denenmiş olması sayılabilir. Bu açıdan ülkemizde ki grup ve müzisyenlerin iyi şarkılar yapması benim için ve sanırım çoğu dinleyici için yeterli bir beklenti. Hani şu “samimiyet” denen şeyin yeni çıkan bir çok grupta olmadığını düşünüyoruz ya. Eskiler zaten eskidi diye düşünmemiz ise ayrı bir konu. Söyleyecek,konuşacak,tartışacak o kadar çok şey var ki. Bu yüzden konuyu burada bitirip The Ting Tings ve The Virgins gibi gruplardan biraz 80lerden örnek vererek nasıl albüm satılır konusunu işleyelim. Satan albümün sırrı nedir gibi şeyleri açıklamaya çalışacağım.
----------------------------
Olaya taze bir örnekten, 2008’in minimal ama çok satan bir işinden başlayalım.Yok "Duffy" den bahsetmeyeceğim. The Ting Tings çok satmaktan ziyade Madonna’yı listede ki yerinden edince tüm müzik kanallarının pompası ile kendilerinden hayli söz ettirdiler. İ-pod reklamlarında bile onları duymamız yeterince yer edindiklerine delalet denebilir. Sonra festivaller,defileler ve şov programları derken aldılar başlarını gittiler.Bu iki kişiden oluşan müzik grubunu listelerde parlatan şey neydi?
1-Biri erkek biri dişi olunca iş yapması kolay oluyor. İnsanların zihninde The White Stripes hoş ama sonradan uyuz eden bir hale gelince daha pop bir grubun başarı yakalaması kaçınılmazdı. Zaten şu anda içinde kız olan gruplar çok revaçta. Müzik şirketleride bunu çok önemsiyor. Ne demişler : "at gibi yarrağın olacağına fındık kadar yarığın olsun". Eee haksız bir lafta sayılmaz bu.
2- Akılda kalıcı pop melodilerini iyi tespit edebilmeleri ve bundan şarkı düzmeleri-şarkı düzenlemeleri ayrı bir yetenek.
Sonuçta Nirvana bile bir pop grubudur nihayetinde. Sadece biraz daha sertleştirilmiş hali. Bu yüzdende The Wrestler filminde Mickey Rourke ‘un dediği gibi Kurt ne zaman ortaya çıktı müzikte bir ucubeleşme dönemi başladı. Bunun sorumlusu Kurt Cobain olmasada.
Ama her şeye rağmen pop melodileri en sevilen tüm şarkılarda mevcuttur değil mi? Lakin The Ting Tings bu melodileri kendi bulmuyor ya da oluşturmuyor. Geçmişin tozlu arşivlerinden nadide şarkılardan en vurucu kısımları cımbızla çeker gibi çıkarıp alıyorlar.
Şimdi o pek meşhur şarkıları “that's not my name” in aslında pek bir arak şarkı olduğunu söylesem. Eğer “Toni basil” in “mickey” adlı 1982 de çıkan parçasını dinlerseniz ne demek istediğimi anlamış olursunuz. Parçanın en vurucu ve akılda kalıcı yerleri resmen sömürülmüş.
Zaten albümde kendini dinlettiren her şarkı bir yerlerden tanıdık geliyor. İşte bunun sebebi parçaların en hassas yerlerini almaları. Her ne kadar Franz Ferdinand’ın “Take me out” u arak olsada The ting tings “shut up and let me go” da “Take me out” dinamiklerini şarkının içine yediriyor. Birde The white stripes “seven nation army” vari bir klip işin cilası oluyor.
Şu an ismini hatırlamadığım bir parçası “smells like teen spirit” bir parçası da Sia’nın “breathe me” gibi başlıyor.
Bu demek oluyor ki insanların aklında yer etmiş sesleri ve riffleri şarkılarda kullanmak insanlara eski bir dost ile yeniden karşılaşmak gibi geldiğinden bundan memnun oluyorlar. Ve şarkılarınız tabiri caizse “tutuyor”. 10 şarkılık albümün hemen hemen her yerinde tanıdık melodiler mevcut. Sıradan ve Slogan sözler ile bu birleşince bir çok kişiyi tavlamanız zor olmuyor. Ama dikkat ederseniz bu araklama işini birbirinden ayrı tarzlarda ki gruplardan yapmanın daha faydalı sonuçlar doğuracağını görmüş oluruz. Çok iyi bir arşivinizin olması şart. Bu açıdan danışmaya müracat ediniz.
--------------------------
Ve The ting tings kadar olmasada yeterince pop bir iş yapan The Virgins gerek şarkılarında ki funk yapı ile gerek klipleri ile biz “harbi piçiz” diyorlar. Oysa ki “Rich Girls” adlı şarkıları 80lerde önemli hitler çıkaran ama müzik tarihinin balık hafızalı olması yüzünden unutulan Hall & oates “maneater” şarkısı ile Pulp Fiction Soundtrack’in de de bulunan “Kool & The Gang” in “Jungle Boogie” sinin bir karışımı. Şarkıları dinleyip nasıl bir karışım olduğunu görmek zor değil. Keza albümde ki parçalardan bazıları ya “A-ha” dan alınmış bir melodi ya da “Human league” dan kotarılmış minimal ama keyifli tınılar. Çocukların kafası iyi çalışıyor ki bunu “teen lovers” adlı parçada da ortaya koyuyorlar. Melodi tanıdık geliyor değil mi?
------------------
Bir çok albümü örnek vererek bir çok şarkının orjininin aslında nereye bağlı olduğunun altını çizebileceğimi düşünüyorum ama buna zaman yetmez. Esinlenmek daha doğrusu feyz almak her ne kadar doğal bir seleksiyon isede bunun intihala kayması iyi değil. Çünkü bu müziğin gelişimini engelleyen ve heyecanı yok eden en temel sebep. Türkiyede buna en iyi örneklerden birisi "Teoman" sayılabilir. Ki ona şarkı veren Barlas bile epey arakçı bir arkadaşımız.Mesela Özlem Tekin'e verdiği önemli şarkılardan biri olan "Aşka dair" neredeyse
"Robert miles"ın Trt fon müziği olarakta bilinen "fable" şarkısından kopta gel bir çalışmadır. Yeni seslerin ve yeni söz yazma biçimlerinin gelişmesi ancak geçmişle kesişip ondan öteye geçmekle olur.Size 'Derek william dick' namı diğer Fish (Marillion)gibi ya da Morrissey gibi ya da bob dylan gibi ya da jason molina gibi söz yazın demiyorum. Ya da Yasemin Mori gibi ortaya karışık cümleler koyun da demiyorum. Ya da "Sakin" gibi. Çünkü küçük gruplar ve genç müzisyenler işin başında müzik yapmaktan çok mesaj vermeye çalışırlar. Ya da Ogün Sanlısoy'un "Büyüdük aniden" adlı 2009 yapımı şarkısı gibi "wonderwall"un yandan yemişi gibi başlayıp sonra demogojik sözlerle tribüne oynamaya çalışmayın. Ya da lan yeni şarkılar hiç içten değil. Baksana Ayla Dikmen "Anlamazdın" nasıl bir parça diye kendinizi kandırmayın.Çünkü samimi diye düşündüğünüz şeylerin aslında hiçte samimi olmadığını görürsünüz.Ayla Dikmen "Anlamazdın" ın Dusty Springfield'ın icra ettiği "You Don't Have To Say You Love Me" ile aynı kandan olduğunu görünce.
-------------
Yarın bir gün “Yazoo” nun “Don’t go” sunu bir dance rock grubunda ya da “orchestral manoeuvres in the dark” ’ın (OMD) bir şarkısını bir post punk grubunda ve ya “Junior” ın “mama used to say” ini bir yeni nesil soul-gospel-funkçı da ya da İcehouse’un “hey little girl” ü yeni nesil new wave grubunda bir şarkı olarak görürsem pek şaşırmam. Çünkü fazla bilinmeyen ama melodi olarakta unutulmayan grupların yeniden yeniden evrilişini hep beraber göreceğiz. Gönül ister ki birileri “Toto” nun “rosanna” sı gibi şarkı yapsın. Ya da “Dee C. Lee” nin “see the day” gibi orkestrasyonlar ortaya koyabilsinler. Bu açıdan genç müzisyenlere bol bol 80ler dinlemelerini tavsiye ederim. Çünkü günümüze adapte etmeye en muntazam dilim 80lerin müziğinde saklı denebilir.
------------------------
Ülkemizde ki çoğu müzisyenin ve grubun en büyük eksiği iyi bir dinleyici olmamasından kaynaklanıyor bu açıdan. Müzikal klişeleri bilip ona göre davranmaktansa klişeleri yıkmaya çalışmak gerek. Durum böyle olunca yeni nesil pop ya da rock gruplarının yeni şarkılarına bakarsanız sürekli “param yok” gibi kelimeleri şarkılarında kullandıklarını- krizi bu açıdan değerlendirmenin kendilerine para kazandıracağını düşünüyorlar sanırım. Bu tarz klişelere ya da duygusal aşifteliklere kaymadan müzik yapmak emin olun zor değil. Diğer yandan bohem indie grubu gibi davranmaktanda vazgeçmek gerek. İstanbullu bir çok grubun bu havası beni epey güldürüyor. Tamam, yaptığınız şeyi önemseyin ama kimse daha önce bunu yapmadı gibi pozlarda kesmeyin.
Müzisyen olmanın insan olmaktan önce gelmediğini bilerek müzik yapmanın en büyük samimiyet olduğunu bu açıdan unutmayın.
Gönül ister ki Black'in "wonderful life" ı ya da Crowded house'un "Don’t Dream It’s Over" ı gibi huzur veren parçaların yanında "dance of the bad angels" gibi özel şarkılar yapacak içten müzisyenler yetiştirebilsek."Forget Her" gibi şarkılar yazıp albüme koymasak. Bu uzun ve abudik gubidik yazıda her ne kadar albümde ki şarkıların tutması için yollar göstersemde(zaten siz bunları biliyorsunuz-siz her şeyi biliyorsunuz zaten sayın okuyucu) iyi bir şarkı yazmanın hala bir formülü yok.

23 Nisan 2009 Perşembe

Çürümek

Televizyon kanallarını dolaşıyorum.Tek elimle tütün sarıyorum.İçerde çay kendini demliyor.Pek keyfim yok.O da birikmiş bulaşıklardan olsa gerek.Pete Burns karşıma çıkıyor bir kanalda.Bülent Ersoy'a benziyor gün geçtikçe.Transenksüel biçim bazen ilginç hale gelebiliyor. Hele ki 80lerden bu yana estetik oluyorsanız.Bir kanalda eşcinsellikten bahseden bir program.Man and Wife dı sanırım.Bir kanalda tokatçı Ali Kırca. Bir başka kanalda ülkenin en katakulli gazetecisi Mehmet Ali Birand. Ben A.D.D den katılıyorum diyen çocuğa söz veriyor. Ergenekon diyor. Hakkında hiç bir fikri yok yavşağın. Oraya elindeki metni okumak için çıkmış.O da çağdaş yaşamı destekleyen tribinde. Muhtemelen karı kız için bunca demogojik laf salatası. Ha birde özel bursu kesilmesin diye. Bu arada konuşması biten bir başka kofti solcu yanında ki kıza Deniz Gezmiş edası ile bakıyor. Çıkışta bir şeyler içelim der gibi. Tırnakları çekildi bizimkilerin diyor. Oturunca tırnağını yiyor. O kadar çok kofti solcu görüyorum ki programda olsamda şunlara bir ayar versem diyorum. Sağcı olduğumdan değil. Ama bakıyorumda Alperen ocaklarından gelenler çorak Anadolu çocukları. Söylediklerine ciddiyet veriyorlar.Sağı ile Solu ile kardeşlerimiz öldü diyor.Kendini devrimci sanan bir kız türkan saylan vari bir gülümseme ile onu küçümsüyor.Tam Türk filmlerinde ki kötü kadın profili. Böyle biri ile sevişen bir erkek daha sonra sol eliyle evlenir.Öykü ve Berk'i görüp hafif kıllanıyorum dememe kalmadan gitarını yıllardır görmediği cinsel oraganı gibi kaşıyor.Dışarda mor bir yağmur yağıyor. İçerde hicran yarası.Üstüm başım tütün kokusu. Dedemin teki ben 70lerde halk partisinide gördüm,tarladan patatesleri aldılar,karne ile alıyorduk her şeyi diyor. Herkes Kriz diyor ama konuşmaktan başka bir şey yapmıyor. Televizyonlar millete ayar veriyor. Sanki onlar beynimizi yıllardır sikmemiş gibi. Emil michel cioran bana bakıyor ve çürüyoruz Şehirli Derviş diyor. Herkes Atatürk deyip puan topluyor. Ergenekonu hafife alan orospu çocukları cabası. Canı sıkılan zaten hükümete çatıyor. Hükümet canı sıkılana birde oral seks yapsa herkesin gönlü ferahlayacak.Mizahi algımız one minute olarak çalışıyor. Hiç kimsenin bir şey bildiği yok. Herkes bol konuşup bol sikişmek bol yemek derdinde. İkiyüzlüyüz. Hepimizin toptan amınakoyum.

21 Nisan 2009 Salı

Dar Alanda Kısa Paslaşmalar ve Turgut Uyar

Çok sevmiştim be abi...
"Bak koçum, belli olmuyor ama benim bir tek kulağımın arkası kaldı. Artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim. Sevgililer ----- bizim olanlar ve olmayanlar hepsi iz bırakır. Bu izler şimdi seninki gibi çok derinini çiziyor. Hepsi kalır. Ama inan yeni izlerde olucak, yaşlıları düşün sanki herşeyi bilirlermiş gibidirler ama öyle değil. Ne kadar acı çekersen çek şunu hiç unutma çizilecek bi yer hep vardır ve çizecek bi yer. Ressam olur bazıları başkalarının kalbini kazıya kazıya ya da resim olurlar senin gibi kazına kazına...
--------------------------------------------------------------------------------------------
Senin için kelimelerim bitti.
Sen bitirdin.Biliyorum, bazen seninleyken bile böyle düşünürdüm. Anlamadığımı düşünürdüm. Kendi elimle seni kaybettiğimi. O zaman ölmek gelmişti içimden, geberip gitmek. Bu aralar yine oluyor ama kimse yok ki, kimi kaybediyorum? Niye hâla böyleyim, bilmiyorum.
Seni diyemiyorsun di mi? Seni özledim demiyorsun. Her zaman kraliçelik peşindesin. Hep ulaşılmazsın. Halbuki ben o kadar çok şeyi özledim ki unutuyorum bazen, artık fark etmez diyorum. Dünya artık böyle benim için; sen yoksun, yoktun zaten. Bunu niye yapıyorsun? Aklımı karıştırıyorsun. Bu iş bitmedi mi ha? 5 yılımı senin için harcamadım mı? Ben yapamam, hem senle hem sensiz olamam. Ne yapalım? Ben böyleyim. Ben gidiyorum."


Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk

Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabani uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak

Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Gladyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık

Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden

"Geyikli gecenin arkası ağaç
Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli

Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor

Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastır'da oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında

Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mi diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı ayrı olduğumuzdandı

Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk

"Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
Sultan hançerleri gibi ayışığında
Bir yanında üstüste üstüste kayalar
Öbür yanında ben"
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
"Halbuki geyikli gece ormanda
Keskin mavi ve hışırtılı
Geyikli geceye geçiyorum"

Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.

Sinem Saniye

Bu aralar o kadar fazla Türk isimli yabancı görüyorum ki ortalıkta.Üstelik bunlar benzerleri ile kıyaslanınca sadece pazarlama hatalarının sonucunda tanınamıyorlar gibime geliyor.Bu da yeni nesil bir kızcağız.Hİç fena değil.

The Chameleons-What Does Anything Mean, Basically?


http://www.myspace.com/thechameleons

Daha önce demiştim diye hatırlıyorum.Yeni nesil Post punk grupları aslında sadece kötü bir taklit.Cilalanıp,allanıp,pullanıp bize sunuluyor. Sadece İngilterede 80lerde yüzlerce post punk grubunun garip bir şekilde unutulup gittiğini söylesem!70lerin sonlarına hiç girmiyorum.Eğer bir gün Türkiyede birileri Post Punk grubu kurmaya niyetlenirse kapımı çalsın. Her türlü yardımı verebilirim müzikal olarak. Hatta bir gün bu konuda ki bestelerimi vitrine çıkaracağım kısmetse.
İşte bu açıdan beni yüreklendiren sözleri-kapakları ve hemen hemen çoğu yeni nesil post punk grubu severlerin pek bilmediği bir gruptan "The Chameleons"dan bahsetmek gerek."Second Skin" dinleyin mesela.Ya da "Tears"ı.İnterpol bu grubu örnek almış gibi bir geyikte var ortalarda ama siz millete aldırmayın.İnterpol en fazla ilhamı Nirvana'dan alıyor.Evet,şaşırmayın gerçekten.Neyse bunu başka zamana saklayalım. Ian ölmeseydi acaba Joy Division'da böyle unutulup gider miydi?Büyük ihtimalle ara sıra hatırlanan bir grup olurdu.Evet,öyle olurdu.

Janelle Monae-Many Moon ile Kadın Outkast Olma Yolunda

Demem o ki Many Moon şarkısından Outkast'in "Hey ya" sının tadını aldım ben. Yetim çocuk pilavı gibi ısıtıp ısıtıp itelemeye çalışıyorlar.
Tabi bunda "Metropolis" albümünün prodüktörlüğünü Outkast'tan Antwan "Big Boi" Patton'un yapması en büyük etken.Ayrıca bu kız çok mu "anime" izlemiş ne!?! "Metropolis" felan ne ayak...
Ayrıyetten Janelle ile http://www.myspace.com/noisettesuk the noisettes'un solisti birbirlerine benziyor epey.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Teoman-İnsanlık Halleri- Ne olacak bu Teomanın hali

Teoman “İnsanlık Halleri” adını verdiği 8. Stüdyo albümünü çıkardı. Aslında çok uzun zamandır pek bir şey üretemediğinin bir çok kişi gibi kendiside farkındaydı. Bunca şeye rağmen Teoman ülkemiz rock müziğinin köşe taşı…Tabii bu göbek taşı ya da topuk taşı olmaktan iyi bir şey. Çünkü yeni yetme eli pipisinde rock grupları buna oynuyor. Oysa “Teoman” ağa beylerinden ders almaları gereken şeyler var.Şahsen Teoman’ı bazı konularda hep takdir etmişimdir. Piyasada kendi gibi olmaya en yakın duran adamlardan birisinin kendisi olması başlıca neden sayılabilir. Ayrıca neredeyse her albümünde en az 3 tane intihal (aşırma,çalma,indiregandi yapma…)olduğunu iddia etmeme bile gerek yok sanırım. Ki bu son albümünde de geçerli bir durum. Ve oldukça farklı isimlerden farklı müzikal coğrafyalardan bunu yapıyor olması kendisinin iyi bir dinleyici olduğunu az biraz gösteriyor.Ama bu kez “Çoban yıldızı” parçasının müziğinin kimden alındığı albüme not düşülmüş. Sanırım artık olgunlaşıyor bazı açılardan. Bunun dışında Teoman son üç albümdür ozan olmak istediğinin sinyallerini veriyordu. Türkiye’nin bir Tom Waits’e bir Leonard cohen’e bir Bob Dylan’a ihtiyacı olduğunun farkında ki kendisi bu tahtı kendine uygun görüyor. En azından zaman zaman bu folk ozanlarının kötü taklidini yapıyor.Bu yazdığı uzun şarkı sözlerinden,yalnızlıktan,kadınlardan,intihardan,aşktan bahsetmesindende görülebilir aslında.Tüm Teoman albümlerinde ki hemen yakalayan durum “İnsanlık halleri” nde mevcut değil. Müzikal değişimin paydası bunda çok. Yer yer sert yer yer folkvari ilerleyen albüm metalik bir ses bırakıyor kulağımızda. Nakaratı ile tavlayan şarkılardan çok uzun betimlemeler ve hikayeler anlatmayı bu albümde yeğlemiş Teoman. “Sevişirdik Bazen” bunu net ortaya koyan bir şarkı.Zaten içinde “sevişmek” geçmeyen bir Teoman albümü yok. Nispet yapar gibi sevişiyor sürekli. Keşke birazda şarkılarla-müzikle sevişse. Ahmet Erhan’ın bir şiirinin bir kısmını alan Teoman ,şiirlere (özellikle Ahmet Erhan şiirlerine) müzik biçmekten pek korkan bir adam değil. Daha önce “O” albümünde “Oğul” şarkısının sözleride yine Ahmet Erhan’a aitti.Ki bende o şiiri severim. Ama sanki bu kez şiirin müziğini bulamamış gibi geldi.Benzer bir durum Teoman’ın, bir zaman Orhan Atasoy’un (Asit Orhan) “Gemiler” inin ırzına geçmesi ile tarihe şerh düşülmüştü.Bunca şeye rağmen albümde sürpriz konuklardan birisi ise “Uçurtmalar” şarkısının sözlerini yazan Elif Şafak hafif moral veriyor. Sözleri güzel olmasına rağmen müziği için aynı etkiyi devam ettiremediğini not düşmek gerek. Sözleri okuyunca “en sevdiği renk mor olan kadın” satırı beni epey gülümsetti. Aynı şeyi bende bir kadına söylemiştim birkaç ay önce. Elif Şafak gibi çok iyi tespitler yapabilen bir kadının lirik yazma işinede el atması kendisinin kalemine maşallah bandı takmamızı şart koşuyor. Bu albümde eski albümlerine nazaran sırıtan hit şarkı pek yok. Belki “Ruhun Sarışın” şarkısı albümde ki bu açıdan tek şarkı. Bu şarkı Roger Waters’ın solo albümünde bulunan “What God Wants” ile benzerlikler ve ana melodide paralellik gösteriyor. Keza “Yalnız kalpler sutunu” nun yükseliş kısmında başlayan yer yine tanıdık bir şarkıdan. The Doors olabilir ya da led zeppelin olabilir.Yani köklü gruplardan birisi ama çıkartamadım. Dilimin ucunda ama aklıma gelirse yazarım sonra. Her ne kadar yine bir intihal söz konusu isede giriş sözleri “hayali girmekti eve, anahtarsız-zili çalarak sadece” beni Teomanın iyi söz yazdığına zaman zaman ikna ediyor. “Gündüz Düşleri” ile Marilyn manson’ın “nobodies” şarkısına teğet geçiyor. Teoman albümde bir çok şey deniyor.Hatta “Fahişe” diyor, kendini övüyor kendi dili ile.Oysa ülke sınırlarında "Arabik Fahişe" gibi bir şarkı yazıldıktan sonra çıtanın epey altında kalmak tüm uçurtma iplerini dinleyicinin boynuna doluyor. Kapağı ile hafif “Trent Reznor “ un ruh ikizi pozuda kesiyor Teoman. Ama olmuyor ne yazık ki olmuyor. Müzik zemini olmayan sözler mazgallardan düşüp gidiyor.

17 Nisan 2009 Cuma

Serge Gainsbourg -je suis venu te dire que je m'en vais

Ortak paydamız sadece gitanes değildi. O sevdiklerine hep gecikmiş vedalar ederdi.Ben elveda demeyi hiç sevmezdim.Hiç kimseye elveda demedim.Sonuçta herkes gibi O da öldü. Yaptığı tüm aptallıklar yanına kar kaldı. Ben yaşıyorum.Hala zarardayım.


je suis venu te dire que je m'en vais
et tes larmes n'y pourront rien changer
comme dit si bien verlaine au vent mauvais
je suis venu te dire que je m'en vais
tu t'souviens des jours anciens et tu pleures
tu suffoques, tu blêmis à présent qu'a sonné l'heure
des adieux à jamais
oui je suis au regret
de te dire que je m'en vais
oui je t'aimais, oui, mais

je suis venu te dire que je m'en vais
tes sanglots longs n'y pourront rien changer
comme dit si bien verlaine « au vent mauvais »
je suis venu te dire que je m'en vais
tu t'souviens des jours heureux et tu pleures
tu sanglotes, tu gémis à présent qu'a sonné l'heure
oui je suis au regret
de te dire que je m'en vais
car tu m'en as trop fait !

not:Pinhani'nin "Ne güzel güldün" şarkısının internette dolaşan bir versiyonunda hıçkıran bir kız vardı arka fonda hatta ön fonda. Acaba bu şarkıyı hiç dinlemiş midir o kız!

16 Nisan 2009 Perşembe

Antoine Clamaran-Gold-Sanki Bat For Lashes Diskoda


Eğer Natasha khan melankolik şarkılar yapmaktan vazgeçip gecelere ampul çevirmek için akarsa sanırım Antoine Clamaran'ın 2009da çıkan işi "Gold" a benzerdi.Çünkü parçada vokal olan "Shamel Shepard" ın sesini duyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.

14 Nisan 2009 Salı

IamX-Kingdom Of Welcome Addiction-Karanlığın Krallığında

Küçükken çevremde olmasada televizyonda Toprak Ana diyen insanlar gördüğümü hatırlarım.Sonra Ay dede çıktı piyasaya. Ama en baştan beri Allah baba gibi Yeşil çam filmlerine ait demogoji içeren inançsız inanç kavramları duyardık hep. Sonra bende küçük halimle temiz kalbimle Ay dede ise Allah baba ise Toprak ana ise diğer aile fertleri kim diye merak ederdim. Sonra akıl baliğ olunca Nietzsche ile tanıştım. Bileğimden kanlar süzülürken ve kanımı kitapla durdurmaya çalışırken en yakınımda olanlardan biride Nietzsche idi. Bileğimi sarmaya çalıştığım sayfada "God is dead" yazıyordu. Sözüm ona Nietzsche aslında "God is dad" demiş ama yanlış anlaşılmış.Babası olmayanların fonetik oyunları-kendi için küçük dünya için büyük komploları!İşte kanlı bir pazar günü tanışmıştık Nietzsche ile. O gün Allah'ın ölümlü bir şey olmadığını anlamıştım neyseki. Bu gün ise bir albüm kulağıma kendini fısıldıyor.Sekizinci parçayı açıyorum ilk.Çünkü ben albümlere 7. parçadan başlarım. Onuda daha önce dinlediğim için(ilk single Think Of England olduğu için) ilk 8. parça ile başladım. Çocukluk,yalnızlık,müzik kutusuna gizlenmiş bir sürü sessizlik.Sekizinci şarkı "The Stupid, The Proud" Nietzsche'nin meşhur aforizması ile başlıyor. Kimilerini de belki bu yüzden avlıyor. Oysa ben dinlerken hafif gülümsüyorum. Chris Corner görüntüsünden ziyade düşünceleri ile emo olarak kalacak gibi görünüyor.Ben başkaları gibi dışına takılmıyorum adamın.İçi önemli benim için. Bilindik melankoli temaları, Berlin'in hafif karanlık hafif erotik havası şarkılara hakim. Zaten içinde Berlin geçen her şeyde bir seksilik-bir sertlik vardır.Buna Berlin duvarı da dahil.Chris de duvarı aşamayan küçük çocuklar gibi duvardan düşen humpty dumpty gibi bir bütün gibi gözüküp parçalanıyor.Albüm nereye gideceğini bilmiyor. "Think Of England" ile Placebo'nun Meds'inden fırlamış gibi duran,My Secret Friend ile eksik bir ilahiyi mırıldanan,3. ve 4. şarkılar yan yana gelince Tear Garden My Secret Friend biri bir cümle oluşturup bize Secret Garden demenin yolunu gösteren,Nature Of Inviting'da benim Dave Gahan'dan neyim eksik diyen ama bir türlü ayarını tutturamayan bir albüm. Kötü bir albüm değil ama iyi bir albüm olmak içinde üzerinde daha çok düşünülmesi,kapağından,makyajından çok müziğinin içinde siyahı barındırması gereken bir albüm.Ama her şeye rağmen, Allah var;dinletiyor kendini...

Hande Yener-Ok Yay ile bolca gerip kısmen vuruyor

Yeni albümü çıktı "Hayrola" dedik-irkildik-aldık-açtık-baktık-taktık-dinledik. Biraz Madonna biraz Lady Gaga pozları kesen Hande yavaş yavaş yapmak istediği yolu buluyor ama liriksel ve müzikal açıdan tek bütünlük arzeden parçası "Ok Yay" oluyor. O da sanki Mazhar Alanson'un "Ah bu ben" şarkısını dinledikten sonra gelen ilhamla yazılmış gibi.Nedeni diğer şarkıların sözlerinin zorlama olması."Hipnoz" albümü de kendi içinde köşeli elektro dengelere sahip olsada bu albüm kıvrımları daha yumuşak.İlerde daha dance rock kokan parçalara kayıp-geceleri kop kop kopacak bir Hande gelir gibi görünsede dünya müziğini 20 yıl fark ile takip etmek pek cazip gibi durmuyor.En azından Hande dürüst davranıp yapılacak her şey yapıldı bana bir şey kalmadı diyebiliyor.Oysa kel oğlan keltoş oğlan Bedük Müslüman mahallesinde pıt satan naylon torbacılar gibi bize marstan geldiğini ispatlamaya çalışıyor hala. Hande çalışıyor-çabalıyor Allah için. Eğer söz yazma konusunda ders isterse ücret karşılığı yardım edebilirim diye seslenirim kendisine. Çünkü buna çok ihtiyacı var. Yeni isimlere el uzatmak isteğinin somut örneğini Ali Seval (kendisini Kaçak grubundan tanıyoruz ayrıca) ile yaptığı düet çalışma "Ne rüyası" nda uykumuzdan uyanarak dinliyoruz.Çünkü kötü bir şarkı,gereksiz bir düet, Ali seval şarkının dışından sırıtıyor,Hande ortamı ısıtmaya çalışıyorsada olmuyor.Yine başka bir düet olan "Arsız" da Teoman devreye giriyor ve hepimizi geriyor.(çal kapımı çal girişi ile hoş bir gerilme)Aslında Hande'ye göre daha tutarlı söylüyor.Birde genizden söylemese. Zaten Teoman bu düet işini pek sevmiş görünüyor.Atiye Deniz'in de albümünde bir düeti var garip bir şekilde."Arsız" adlı şarkıda Hande "olabilir" derken arsız bir kadın gibi söylemeye çalışıyor ama komik ve eğreti duruyor.Sesinin her kıvrımına ve karakteristik yerlere verilen vokal efektleri şarkılarda ki etkiyi kırıyor.Keşke yer yer çıplak sesini duyabilsek dediğim olmuyor değil.Sözleri Aylin Aslım'a ait olan "Siz"i duyunca siz bu şarkıyı niye yaptınız dedim.(karanlık gibisiniz,fanisiniz,birdenbire tüm renklere bürünür gibisiniz,zalimsiniz) gibi bir nakaratı olan parçayı kim sevebilir ki?Sonuç olarak yarım yamalak sözlerin altına biraz şundan biraz bundan bir elektro pop albümü.Bu düşüncemi destekleyen şeylerin armonilerin hecelere uydurulması için ikilemelere başvurması,illa kafiye ile bitirilen zorlama sözler,uzatmalarda ya da şarkının nakarata bağlanacağı yerlerde vokalin müziğin içine yayılan bir şekilde efekt verilmesi gösterilebilir.(böyle yaparak orada söylenmesi gereken sözlerden tasarruf mu ediliyor)Sürekli hep aynı numara sürekli benimsenmiş bir formül var ve bu albümü renkli,çeşitli,havalı göstermeyi engelliyor.Hayrola ve Ok yay(favorim) şarkılarının dışında pek bir atraksiyonu olmayan,olgunlaşmak için gereken zamanı ve soundu bir türlü içine sızdıramamış şarkılardan oluşan bir albüm.Yinede Türkçe bir elektro pop albüm yapmak herkesin harcı değil.Söz yazmak ise ayrıca zor bir iş. Bu açıdan Hipnoz ile Hayrola albümlerini birleştirince ancak bir albüm çıkıyor. Ama hala ham bir albüm.Hem tarz hem vokal hem sound hem sözel olarak.

benden bu kadar üzgünüm
zaman verdim ödünç verdim
zaman zaman
bir sebep yokmuş uzatmak için
şaştım ben inan inan inan

ok yaydan çıktı gitti
başka zamana, başka aşklara, yollara
ok yaydan çıktı gitti
başka zamana, başka aşklara, yollara
benden bu kadar üzgünüm
savaş verdim kayıp verdim ayan beyan
bir sebep yokmuş uzatmak için
şaştım ben inan inan inan
ok yaydan çıktı gitti
başka zamana, başka aşklara, yollara
ok yaydan çıktı gitti
not:The Veils-Teoman"İnsalık halleri"-Atiye Deniz"Atiye"-IamX-Duman"1-2"-belki Empire of the Sun-ve bir kaç grup ve kişi daha kritik edeceğim zaman bulursam.Mp3 upload edeceğim korsan dinleyiciler üzülmesin ayrıca.Sadece yabancı albümlerinkini tabii ki.Türk grup ve müzisyenlerin albümlerini bir zahmet satın alın.

The Beautiful South-We are each other


Ne güzel gruptu değil mi?Sen "Dream a little dream of me"yi Beautiful South'dan bense Billie Holiday dinlerken uykuya dalardık.

Theres no more little secrets we havent yet disclosed
We bore the living daylights of anyone too close
And all our cards at christmas are written to us both
Count them up whos got the most?

Said wed be close
Said wed work perfectly
Said that wed toast
Beautiful company

Closer than a sister to her baby brother
Closer than a cat to the child that shell smother
Its too close for a lover
Its too close for a lover
We are each other
We are each other

Weve been through all positions and this ones definitely best
You move middle east and Ill move wild west
What happened to our friendship we could easily have guessed
Add it up were self-possessed

Said wed be true
Said wed be so so proud
Just me an you
Wed shout it out aloud

Closer than a sister to her baby brother
Closer than a cat to the child that shell smother
Its too close for a lover
Its too close for a lover
We are each other
We are each other

Remember we went shopping and we went by piggyback
I shaved all my legs and you grew hairs upon your back
Well no-ones ever been since to this lovers shack
Its a cul-de-sac

Said wed be close
Said wed work perfectly
Said that wed toast
Beautiful company

Said wed be true
Said wed be so so proud
Just me an you
Wed shout it out aloud

Closer than a sister to her baby brother
Closer than a secret agent working under cover
Its too close for a lover
Its too close for a lover
We are each other
We are each other

10 Nisan 2009 Cuma

İbrahim tatlıses-VS-Lionel richie



Lynyrd Skynyrd-Simple man




Mama told me when I was young
Come sit beside me, my only son
And listen closely to what I say.
And if you do this
It will help you some sunny day.
Take your time... dont live too fast,
Troubles will come and they will pass.
Go find a woman and youll find love,
And dont forget son,
There is someone up above.

(chorus)
And be a simple kind of man.
Be something you love and understand.
Be a simple kind of man.
Wont you do this for me son,
If you can?

Forget your lust for the rich mans gold
All that you need is in your soul,
And you can do this if you try.
All that I want for you my son,
Is to be satisfied.

(chorus)

Boy, dont you worry... youll find yourself.
Follow you heart and nothing else.
And you can do this if you try.
All I want for you my son,
Is to be satisfied.
not:Him grubunun şarkısı in joy and sorrow'un başı zannımca bundan araktır.Ayrıca yine zannımca Lynyrd Skynyrd'ın Free bird klasiğini de bizden Cem özkan "dön bana" adlı şarkısında rol model almış olması muhtemeldir.

9 Nisan 2009 Perşembe

David Gray


Maria Mena-Buz Dağında Açan Çiçekler Gibi bir Ses Bu

Son zamanlarda isveç,norveç gibi ülkelerden çok iyi müzisyenler çıkıyor.Özellikle bayan vokaller duygu yoğunluğu açısından konsantre hisleri bir arada sunabiliyor.Norveçli Maria Mena bu açıdan ilgimi çeken bir isim olmuştu vakti zamanında.Özellikle 2004 tarihli albümünden bir klip şarkısı(aklıma ismi gelmedi ama all this time olabilir) 2008 tarihli Jason Mraz albümünde ki i'm yours ile benzer melodilere sahip.Jason duygulu melodiden anlıyor olsa gerek ki güzel kısmını aparmış.
Maria Mena ise evcilleştirilmiş bir kuğu misali şarkılarıya kimilerimizi harikalar diyarına götürebilir.İsteyen orada bir müddet kalabilir. Yeni albümüde geliyor sanırsam.

ONCE-Someday

7 Nisan 2009 Salı

OUTLANDİSH-Calling You-ÖzünüSözünüKaybetmedenÖzgünOlabilmek


Müziğin nasıl evrensel yapılacağı nasıl sentezleneceği konusunda Türk gruplarına ve müzisyenlerine ders olarak gösterilmesi ve dinletilmesi gereken bir grup ve bir şarkı.Kendi özünü kendi sözünü esirgemeden söyleyebilmek için illa ki taklidin taklidi olmaya gerek olmadığını gösteren bir şarkı.Son zamanlarda çıkan en iyi gruplardan bir tanesi. İlerde OUTLANDİSH'e geri döneceğim.




I'm callin' U
When all my goals, my very soul
Ain't fallin' through
I'm in need of U
The trust in my faith
My tears and my ways is drowning so
I cannot always show it
But don't doubt my love

I'm callin' U
With all my time and all my fights
In search for the truth
Tryin' to reach U

See the worth of my sweat
My house and my bed
Am lost in sleep
I will not be false in who I am
As long as I breathe

Oh, no, no
I don't need nobody
& I don't fear nobody
I don't call nobody but U
My One & Only

I don't need nobody
& I don't fear nobody
I don't call nobody but U
U all I need in my life

I'm callin' U
When all my joy
And all my love is feelin' good
Cuz it's due to U

Kasabian-Wolfmother-Placebo ve yeni singleler


Evet, Kasabian,Wolfmother ve Placebo ilk singlelerini yayınladılar.Bir kaç grup daha vardı yazacağım ama bunlar bile yeter şimdilik.Üç grupta gerçekten çok iyi albümlerle geliyor gibi görünüyor.Özellikle Kasabian'ın hem klibi hem şarkısı pek bir soundtrack havasında olmuş.Wolfmother daha da olgunlaşmış.Placebo daha erkeksi bir müzik yapmaya karar vermiş.Hadi bakalım hayırlısı deyip el pençe kulak kepçe divan bekliyoruz.




4 Nisan 2009 Cumartesi

Pink Floyd-High Hopes


Beyond the horizon of the place we lived when we were young
In a world of magnets and miracles
Our thoughts strayed constantly and without boundary
The ringing of the division bell had begun
Along the long road and on down to the causeway
Do they still LIVE there by the cut
There was a ragged band that followed in our footsteps
Running before time took our dreams away
Leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
To a life consumed by slow decay

The grass was greener
The light was brighter
With friends surrounded
The nights of wonder

Looking beyond the embers of bridges glowing behind us
To a glimpse of how green it was on the other side
Steps taken forwards but sleepwalking back again
Dragged by the force of some inner tide
At a higher altitude with flag unfurled
We reached the dizzy heights of that dreamed up world

****

Encumbered forever by desire and ambition
There's a hunger still unsatisfied
Our weary eyes still stray to the horizon
Though down this road we've been so many times

The grass was greener
The light was brighter
The taste was sweeter
The nights of wonder
With friends surrounded
The dawn mist glowing
The water flowing
The endless river

The grass was greener
The light was brighter
The taste was sweeter
The nights of wonder
With friends surrounded
The dawn mist glowing
The water flowing
The endless river

Forever and ever

Smash mouth-Eğlencenin Eşiği-Empire of the Sun

Eskiden eğlencenin hakkını veren gruplar vardı.Bu sabah Empire of the Sun'dan (http://www.myspace.com/empireofthesunsound) Walking on a dream'i dinleyince aklıma Smash mouth'un(http://www.myspace.com/smashmouth) Walking on the sun'ı geldi. Garip bir hafızam var farkındayım.

Bu arada Empire of the Sun The Kooks+Seyreltilmiş MGMT gibi bir grup.Fena değil yani.Solistin boktan bir indie grubu vardı Sleeping jackson mı neydi öyle bir şeydi. Baktı oradan artık ekmek yiyemeyecek müziğin yeni ekmek kadayıfı sektörü olan dans-radyo dostu-pop rock şarkılarından oyunu kullanmış.İyide yapmış.(daha önce Empire of the Sun ile ilgili yazı yazmıştım ama blogger silmişti.)

3 Nisan 2009 Cuma

Thompson Twins


80lerde ki pop ve new wave minimalliğini ve samimiyetini aradığımız şu günlerde ailecek bayılarak izlediğimiz çizgi film Family Guy 80lere şık bir selam çakıyor.Patrick Wolf'un berberide ya da imaj danımanıda bu grubu dinliyor olmalı.Kendiside dinliyordur muhtemelen.

The Veils-Sun Gangs

http://www.myspace.com/theveils
2004 tarihli "'THE RUNAWAY FOUND" bünyemi epey bir hasara uğrattıktan sonra The Veils kendinden bekleneni pek yaptı sayılmaz.Yeni albüm "Sun Gangs"ın çıkmasına az kala sevinmiyor değilim."THE RUNAWAY FOUND" hakkında kritik yazmaktan vazgeçip gün sayıyorum.Umarım iyi bir şeyler gelir diyede umuyorum.

2 Nisan 2009 Perşembe

The Horrors-Primary Colours-Ustalarını Utandıran Androjenler

The Horrors 2007de ilk albümü Strange House'u çıkardığında milleti müziğinden çok imajlarıyla konuşturduklarının farkındalardı.Bu açıdan ilk albüm bir çok gel-giti içinde barındıran-dışardan marjinal-içerden kötü bir oral seksi andırıyordu."Count in fives" adlı şarkıyı eğer bir Türk grubu yapmış olsaydı mahallenin tüm efradı onlarla dalga geçerdi.Oysa ki onlarında ilk albümden en akılda kalan parçaları bu köy düğünü temalı şarkıydı.Bir çok tarzın içine bulanmış gürültü ve tuhaf andirojen tiplemeler ilk albümün afili çıkışından sonra ellerinde patlamalarına neden oldu.Korku filmi kötü sonla bitti.The Horrors'un yediği bu şefkat tokadının üzerine yapacakları tek şey kendilerinin bu işi bildiğinin ipuçlarını veren bir albüme imza atmaktı.Ki ilk albümden hemen sonra shoegaze yapacağız demeye başlayıp etrafta hafif bir tebessüm oluşturmuşlardı.Şimdi 2009 tarihinde “Primary Colours” ile direksiyonu ilkine göre daha iyi bir müzik yoluna kırsalarda yine duvara tosluyorlar.Bunun sebebi hali hazırda varolan kafa karışıklığının devam etmesinin verdiği sıkıcılığın yanında her şeyi biliyoruz müzikal tavrının ele yüze bulaştırılması.Şimdi bir grup Sex pistols dan Joy Division'a – David Bowie’den Siouxsie And The Banshees’e kadar bir çok ana figürü içerisene almaya çalışacak ve bunu shoegaze kılıfına sarabiliyor olması yapılan işin prodüksiyonunun ne kadar sağlam yapıldığı ile ilgili olmaktan başka bir şey değil. Bu açıdan elle tutulur ne bir melodi var ne de dediğim grup ve etkilenimlerin karakterini oluşturan heyecan unsuru.Müzikte atmosfer oluşturmaktan daha önce bahsetmiştim. Bu adamlar bunu farklı yollardan elde etmeye çalışmışlar.Sadece “Sea Within A Sea” ile bir şeyler yapıyor olduklarının farkına vardım.Bu şarkıda albümün son şarkısı.Siz düşünün artık. “I can’t control myself” adlı şarkılarını dinlerken aklıma GençKan’ın “kendimi kontrol edemiyorun” klasiği geldi. Aslında aralarında pek fark yok.Çünkü ikiside bir şeyleri iğreti derecede taklit ediyor. “I Only Think Of You” ile İnterpol’e göz dağı veren grup İan’ın mezarda rovaşata attırıp sızlayan kemiklerinin titrini kulaklarımıza yansıtıyor. Zaman zaman Alman synth pop grupları ile gotik ucube şekline giriyorlar. The Horrors ne yazık ki yine başaramıyor. İlk albümden hallice ama yine ucuz bir artistlik deneme olarak raflarda toz bağlamaya yemin ediyor gibi duruyor.

U2-No line on the horizon-Büyük grup olmak zor iş

Organik beslenmenin yararlarını artık bilmeyen yoktur.Doğal yollardan beslenmek bu kadar önemli olmasına rağmen kimimiz sebze yemeklerine uyuz olur;pazardan aldığımız meyveleri alıp dolapta çürütmeyi alışkanlık haline getirmişizdir.Etçil olmak hayvanların bazıları ile en imalı benzerliğimiz doğal olarak. U2’da en baştan organik müzik yapmaya yeminli arkadaşlardan oluşan bir grup olmasına karşın zamanla inorganik bileşenleri müziğine ekleyerek kimilerinin ağız tadını kaçırdı.Bunda müziğin önüne geçen düşünsel bir durum vardı aslen.Zaten bazı büyük adledilen grupların seveni kadar sevmeyeni de çoktur.Ve kiminin büyüklüğü yaptığı şarkılardan kimininkide tavırlarından-felsefelerinden kaynaklanır. Mesela ben Bono’yu her gördüğümde aklıma Ayna grubunun solisti Erhan Güleryüz gelmesine rağmen dinlemeye çalışıyorum.Yüzümde tarif edemediğim bir gülümseme ile birlikte.Her ne kadar biz grupların ya da müzisyenlerin yaptığı işlerden çok cisimlerine takıldığımız için onlara karşı tutumumuzun ne kadar objektif olduğunun kararını veremeyiz.Hele grup büyük gruplar liginde ise pitchfork gibi müzik kritik siteleri ve kimi dinleyici sabit fikirli davranıp ne yapılırsa yapılsın gruba kırık not verir.Bono’nun iticilik ile bilirkişilik arasında seyreden durumuda buna tuz-biber olmaz değil.Ben tanrıyım Noel’de benim oğlum demesi gibi mesela.Oysa grup üyelerinin epey dindar olduğunu söylememe gerek yok.Şov dünyası bazen müziğin önüne geçer hep.Bu yüzden Bono jim morrison ile John Lennon arası politik-şiirsel adam olma yolunda bir figur haline geldi denebilir. Söylediğim ikonların ölü olması onları eleştirecek isteğide öldürdüğü için Bono’yu yermek çoğumuzun işinede geldi. Samimiyetsiz bulmamızın bir sebebi de buydu belki. Oysa 'Joshua Tree' albümü sonrası Brain eno U2 için: “ onlar enstrümanlarından çıkan seslerden değil içlerinden gelen ses ile müziklerini yapıyorlar” benzeri bir lafı neden kullanmıştı. Ki 2008’de kolpa Coldplay ve Keane gibi gruplar başta olmak üzere U2 albüm çıkarmadan onlar gibi müzik yapmak için yoğun çaba verdiler.Oysa müzikte atmosfer oluşturmak müzisyenliğin dışında şeyler ister. Bir arkadaşın bloguna şöyle bir yorum yazmıştım. “U2 pek dinlediğim bir grup değildir.Bir çok kişide bu konuda hem fikir olmasına karşın 2008de bir çok grup U2 gibi olmak için yarıştı durdu.Ona buna verdi durdu evet ciddiyim.Bu ne garip bir çelişki Yarabbi diyor şair.Ayrıca "Pop" albümlerinin vasat olmadığını düşünüyorum.Hatta "If You Wear That Velvet Dress" gitarla uğraşan insanlar için bir çeşit vahiydir.Her şarkı sadece dinlensin diye yapılmaz.Örnek alınsın istenedebilir.Lakin Bono'yu sevmem ben.Allah bilir.”

İşte U2 da asıl konuşulması gereken Bono’dan çok Edge’nin ender gitarist zekasının nasıl çalıştığı hakkında olmalıydı.Ya da başka başka şeylere daha bakılmalıydı. Her albüm liriksel olarak güzel edebi metinlerin olmasının yanında, bir çok müzik türünün (post punk,new wave,pop,rock hatta gospel basitliği ) altını üstüne getiren bir anlayışla çizilmişti. Her ne kadar 'Achtung Baby' bir başyapıt olarak görülsede en rutin duygulara sığınan çalışması ise bence buydu.
Bunca şeyi söyledikten sonra şunu söylemek gerek. U2’nun büyük grup olmasının altında ne yaptığını bilen,ne söylemek istediğinin farkında bir grup var. Her albümlerinde en az 2 şarkı gelecek için atılmış bir bumerang.Nedeni hem ilerden hem geçmişten beslenmesi. U2 bunca şey yapmasına rağmen kafalarda ki belirsiz U2 imajı bu bumerangın Bono’nun kafasında patlamasına sebep olacak gibi görünüyor.
Şu an son albümleri olan No line on the horizon’u hala iyice dinleyemesemde müzisyenler için farklı şeyler vaat edebileceğini düşünüyorum. Ki Bono’yu sevmesemde “white as snow “ gibi şeyler yazabilmesi gündelik bir adam olmadığının yeterli sebebidir.


1 Nisan 2009 Çarşamba

Plan-Program-Yalan-Dolan

Placebo(çıkan ilk single üzerinden albüm tahminlerine devam ediyorum ),The Horrors 2. albümü,bir türlü yazamadığım U2 ve The Veils kritikleri,Manga(bizim müzik yapan grup manga ne yazık ki),Uzay Hepari Sonsuza,Türk Rock anlayışı üzerine çok mühim bir değerlendirme ve saptamalar bombardımanı yazı,Duman'ın duble albümü, Manic Street Preachers yeni albümü,Elvis Costello nun yeni albümü,Nem'in yeni albümü...
Bir sürü albüm bir sürü kritik beni bekliyor.
O zaman biraz daha beklesin...